Hukuksuzluk Ablukası Altında 20. Feminist Gece Yürüyüşü

MENU

Hukuksuzluk Ablukası Altında 20. Feminist Gece Yürüyüşü

Yazar: Ar. Gör. Sibel Demet Çakım, Ar. Gör. Tuana Öztunçel

8 Mart 2022 tarihinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadelede sembolik bir önem taşıyan Feminist Gece Yürüyüşü’nün 20.’si düzenlenmiştir. 7 Mart 2022’de Valilik tarafından açıklanan yasaklama kararı ve geçmiş yılların deneyimleri sebebiyle yürüyüş öncesinde, süresince ve sonrasında çeşitli hak ihlallerinin yaşanması ihtimali öngörülmüş ve bu olası ihlallerin önlenmesi amacıyla avukatlar, insan hakları kurumları ve feminist örgütler tarafından çağrılar yapılmıştır. Uluslararası Af Örgütü, 8 Mart’'ta sokaklarda olmak isteyenlerin barışçıl protesto hakkının güvence altına alınmasını talep etmiştir.1

Bu yazı kapsamında Feminist Gece Yürüyüşü süresince İstanbul özelinde meydana gelen hak ihlallerinin ve müdahalelerin keyfi niteliğinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda, hangi müdahalenin hangi hak kapsamında değerlendirilebileceği beş başlık altında ele alınabilir.

1. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı ile İfade Özgürlüğü (İHAS m. 10, m. 11, AY m. 34, m. 25)
(a) Barışçıl Protestoların Engellenmesi
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı Anayasa ile güvence altına alınmış olan temel hak ve özgürlüklerdendir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) madde 11'de toplanma ve örgütlenme özgürlüğü düzenlenmiştir. Anayasa madde 34’e göre ise; “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Her ne kadar Anayasa’da önceden izin almaksızın ifadesi yer alsa ve izin şartı açıkça Anayasa’ya aykırı olsa da uygulamada bu durum ile ilgili sorunlar yaşanmaktadır. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu madde 10’da (2911 sayılı Kanun) toplantı yapılabilmesi için bildirim şartı yer almaktadır. Aynı kanunun 6. maddesinde “Toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergahı”, 19. maddesinde” İl veya ilçelerde bütün toplantıların ertelenmesi veya yasaklanması” ve 22. maddesinde “Yasak yerler” başlıklı çeşitli kısıtlayıcı düzenlemeler bulunmaktadır. Uygulamada toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına birçok mekânsal ve zamansal sınırlama getirilmekte ve çoğu zaman toplantı ve gösteri yürüyüşleri hukuka aykırı olarak yasaklanmaktadır. Kamuoyu oluşturmak ve güncel bir soruna dikkat çekilmek istenmesi, belirli tarihteki olayların kutlanması veya anılması gibi nedenler toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının özünü oluşturur. Bu nedenle yapılacak toplantı ve gösterinin anlamlı olabilmesi için mekânın ve zamanın, bu hakkı kullanmak isteyenler tarafından belirlenmesi, hakkın içeriği açısından büyük önem taşımaktadır.2 Anayasa Mahkemesi konu ile ilgili (AYM) İlhan Yiğit başvurusunda (B. No: 2016/7532, 29/12/2021) gösteri yürüyüşünün engellenmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. AYM, daha önce vermiş olduğu kararlara atıfta bulunarak “Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir.” ve “Toplantı ve gösteri yürüyüşünün başkalarının günlük yaşamlarını bir miktar zorlaştırması kaçınılmaz olup demokratik toplumda bu hakkın kullanılmasının gündelik yaşamı bir miktar zorlaştırmasının hoşgörüyle karşılanması gerekir.” ifadelerine yer vermiştir.

Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bu sorunlarla yeniden karşılaşılmış, İstanbul’daki Feminist Gece Yürüyüşü ve Türkiye’deki diğer illerde düzenlenen barışçıl toplanmalara engel olunarak hak ihlalleri gerçekleştirilmiştir. İstanbul Valiliği 07.03.2022 tarihinde yaptığı basın açıklamasında 3 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle Taksim Meydanı ve çevresinde, çeşitli etkinlikler düzenleneceği yönünde çağrılar olduğunu ancak; İstanbul’da sadece 2911 sayılı Kanun kapsamında daha önceden toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabileceği ilan edilen yerlerde ve güzergâhlarda etkinlik düzenlenebileceği ve bu yerler dışında kalan alanlardaki eylemlere müsaade edilmeyeceğini açıklamış ve bu açıklama doğrultusunda 08.03.2022 tarihinde yapılması planlanan toplantı ve gösteri yürüyüşleri kolluk kuvvetleri tarafından engellenmiştir. İstanbul’da bu yıl 20’ncisi düzenlenen Feminist Gece Yürüyüşü Taksim’e girişlerin kolluk kuvvetleri tarafından engellenmesine rağmen büyük bir katılımla Cihangir Caddesi’nde gerçekleştirilmiştir.

(b) Toplantı ve Örgütlenme Özgürlüğünün İfade Özgürlüğü ile İlişkisi
İHAS madde 11’deki toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün koruma alanlarından bir tanesi de kişisel görüşlerdir.4 Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü ile ifade özgürlüğü iç içe olup farklı görüşlerin kolektif bir şekilde ortaya çıkmasına imkân sağlamaktadır. Bu nedenle çoğulcu demokrasinin gelişmesi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.5 “Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti” başlıklı Anayasa madde 26’da ise “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” ifadesi yer almaktadır. İfade özgürlüğünü düzenleyen İHAS madde 10’a göre; “Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ulusal sınırlarla kısıtlanmaksızın, bir görüşe sahip olma, haber ve fikirleri elde etme ve bunları ulaştırma özgürlüğünü de içerir.” İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) Öllinger/Avusturya kararında (B. No: 76900/01, 29/06/2006); “Kendine has otonom rolüne ve özel uygulama alanına rağmen, 11.maddede düzenlenen haklar aynı zamanda 10. maddenin ışığında değerlendirilmelidir. Fikirlerin korunması ve bunları ifade etme özgürlüğü, 11. madde tarafından garanti altına alınmış hakların amaçları arasında yer alır. Bu bakımdan, 10. maddenin siyasi ve genel çıkarı ilgilendiren konularda kısıtlamalara elverişli olmadığını akılda tutmak gerekir.” ifadesine yer vererek bu iki hakkın birlikte değerlendirilmesi gerektiğine değinmiştir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde barışçıl protesto hakkının kullanılmasına engel olunduğu için ifade özgürlüğü açısından da hak ihlalleri gerçekleşmiştir. Ancak kolluk kuvvetlerinin engellerine rağmen eylemciler döviz, pankart ve sloganlarıyla kendilerini ifade etmiş ve eril şiddet, İstanbul Sözleşmesi, kadın cinayetlerinin politikliği, LGBTİA+fobi, ekonomik sıkıntılar gibi konulara değinmiştir. Tüm müdahalelere rağmen Feminist Gece Yürüyüşü’nde “Cemreler Düştü, Sıra Patriyarkada”, “İstanbul Sözleşmesi Bizim”, “Yoksulluğa, Şiddete, Güvencesizliğe Feminist İsyan”, “Hesap Yapmaktan İçimiz Şişti”, “Asla Yalnız Yürümeyeceksin”, “Feminist Dünya Kurmadan Bitmeyecek Bu İsyan”, “Eğer Sıradaki Bensem Anneme Sarıl, Bu Şehri Yak”, “Lubunyayım Onurluyum”, “Lubunyalar Savaş İstemiyor”, “Ben Seni De Sevmedim Adem”, “Trans Dışlayıcı Feminizm Öldürür” gibi çeşitli dövizlerle ifade özgürlüklerini kullanmak isteyen eylemciler Cihangir Caddesi’nde toplanarak burada basın açıklamasını okumuştur.

2. Seyahat Özgürlüğü (İHAS Ek 4 No’lu Protokol m. 2, AY m. 23)
Anayasa’nın 23. maddesinde yerleşme ve seyahat hürriyeti düzenlenmiştir. Buna göre; “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.” Seyahat özgürlüğü İHAS Ek 4 No’lu Protokolde düzenlenmiş olup Türkiye bu protokole taraf değildir. Ek 4 No’lu Protokol’ün 2. Maddesine göre; “Bir devletin ülkesi içinde hukuka uygun olarak bulunan herkes, o ülkede serbestçe seyahat etme hakkına ve yerleşeceği yeri seçme özgürlüğüne sahiptir.” Madde, protokolü imzalamamış devletlerin vatandaşları tarafından bireysel başvuru yaparken ileri sürülememektedir. Bu gibi durumlarda, seyahat özgürlüğüne ilişkin müdahaleler İHAS madde 8’in özel yaşam başlığı altında ele alınır. 8. maddenin hükümleri, protokolün yerine geçmemesine rağmen, aralarında yakın bir bağlantı bulunmaktadır (Paşaoğlu/Türkiye, 8932/03, 08/07/2008, §42). Anayasa’ya göre seyahat hürriyeti olağan hallerde suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. Barışçıl bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak isteyenlerin seyahat özgürlüğünün kısıtlanması ise hukuka aykırılık oluşturur. Ayrıca kolluk kuvvetlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşlerine engel olmak amacıyla başvurduğu hukuka aykırı yöntemler dolayısıyla kişilerin seyahat hürriyeti sınırlandırıldığında kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanıldığı için, Türk Ceza Kanunu madde 109’da yer alan “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçu oluşur.6 İHAM Kurdevicius ve Diğerleri/Litvanya kararında (B. No: 37553/05, 15/10/2015) “Toplantıdan önce getirilen bir yasak, bir mitinge katılmayı düşünen kişiler üzerinde caydırıcı bir etkiye sahip olabilir ve bu nedenle yürüyüş daha sonra yetkililerce herhangi bir engelle karşılaşmadan gerçekleştirilse bile, müdahale teşkil edebilir. Bir kimseye toplantıya katılmak amacıyla seyahat etmesine izin vermemek de müdahale anlamına gelir.” ifadesine yer vermiştir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde düzenlenecek toplantı ve gösteri yürüyüşlerini engellemek amacıyla eylemcilerin toplu taşıma araçlarını kullanmasının engellenmesi, yolların, meydanların ve metro duraklarının kapatılması gibi uygulamalarla seyahat özgürlüğü de ihlal edilen haklar arasında yer almıştır. İstanbul’da valilik kararıyla Yenikapı-Hacıosman metro hattının Taksim istasyonu ile Şişhane istasyonu ve Taksim-Kabataş Füniküler hattı işletmeye kapatılmıştır. Kadıköy’den Taksim’e gitmek isteyen 38 kadın ve LGBTİA+, vapura binerken gözaltına alınmıştır. Ayrıca meydanlar ve ara sokaklar kapatılmış, barikatlar örülmüş ve belirli mekanlara erişim engellenmiştir. Bu tedbirlerden bazıları, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı başlığında ele alınacaktır.

3. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı (İHAS m. 5, AY m. 19)
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, devletin bireylerin özgürlüğüne keyfi olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir haktır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567,§ 62). 5. madde anlamındaki klasik bir “tutma” bir kişi kapalı bir cezaevinde tutulduğunda ortaya çıksa da madde yalnızca bu durumlara özgü değildir ve Mahkeme içtihadına göre özgürlükten mahrum bırakma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.7 AYM, Cemal Duğan başvurusunda (B. No: 2014/19308, 15/2/2017) tutma halinin gerçekleşmesi için gerekli bulunan iki unsuru “Anayasa’nın 19’uncu maddesi kapsamında özgürlükten yoksun bırakma kavramı, bir kimsenin kısıtlı bir alanda ihmal edilemeyecek bir süre için tutulması ve bu kişinin söz konusu tutmaya rıza göstermemiş olması şeklinde ifade edilebilecek iki unsuru içermektedir.” şeklinde belirlemiştir (§ 54). Müdahalenin tespitinde önem arz eden süre ve mekan gibi kriterler, her olayın kendi bağlamı içerisinde değerlendirilmekte ve kapsam belirlenmektedir. Keyfi olmama ilkesi ile hukuka uygunluk şartı ise her tedbir açısından dikkate alınmaktadır. Kolluğun yürüyüş esnasında ve öncesinde gerçekleştirdiği kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali anlamına gelebilecek eylemler, iki başlık altında incelenecektir.


(a) 38 Protestocunun Gözaltına Alınması
CMK madde 91 uyarınca “6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlar” söz konusu olduğunda suçüstü haliyle sınırlı olmak kaydıyla kolluğun gözaltı yetkisi bulunmaktadır. Suçüstü olmadığı takdirde gözaltına alma, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna vücut verebilmektedir.

Kadıköy’den Taksim’e gitmek isteyen 38 kadın ve LGBTİA+, vapura binmek amacıyla iskelede bulundukları esnada kolluk tarafından ters kelepçeyle gözaltına alınmıştır. Yukarıda yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı başlığı altındaki değerlendirmeler ışığında Kanun’a aykırılık şartının mevcut bulunmadığı açıktır. Dolayısıyla suçüstü ihtimalinden söz edilemeyecek bir durumda vücut bulan gözaltı tedbirinin, keyfilikten başka bir dayanağı bulunmamaktadır. CMK madde 93 "Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hallerimle kelepçe takılabilir" hükmünün uygulama bulamayacağı bir durumda protestocuların ters kelepçeyle gözaltına alınmasının hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

(b) Durdurma ve Ara Sokakları Barikatlarla Çevreleme Tedbirleri
Sokakların kapatılması, barikat örülmesi ve belirli mekanlara erişimin engellenmesi suretiyle kişilerin hareket kabiliyetinin kısıtlandığı durumlarda 4 No’lu Protokol madde 4 ile İHAS madde 5 arasında vuku bulan bir kapsam sorunu ile karşılaşılabilmektedir. Söz konusu kısıtlamanın kişinin hareket serbestisini tamamen ortadan kaldırdığı durumlar 5. madde ile yakından ilgilidir. Nitekim iki maddenin kapsam alanı arasındaki temel farklılık, müdahalenin yoğunluk derecesidir. Kitlesel protestolar bağlamında yapılan ayrımda müdahalenin keyfilik içerme potansiyeli de dikkate alınmaktadır. Austin ve Diğerleri/Birleşik Krallık başvurusunda (B. No: 39692/09 40713/09 41008/09, 15/03/2012) göstericilerin polis şeridinin dışarısına çıkmasının engellenmesini kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kapsamında görmeyen Mahkeme, müdahalenin gerekli olmadığı bir durumda kazanacağı zorlama niteliğinin söz konusu değerlendirmeyi değiştirebileceği kaydını düşmüştür. Gillan ve Quinton/Birleşik Krallık (B. No: 4158/05, 12/01/2010) başvurusunda bir göstericilerin 30 dakikayı geçmeyecek sürelik durdurma ve aranma tedbirleriyle karşılaşmaların, tedbirin keyfi niteliği ve kişilerin itaat etmemeleri halinde gözaltına alınma tehlikesiyle karşı karşıya olmaları sebebiyle 5. madde kapsamında değerlendirmiştir.8

8 Mart 2022’de henüz eylem saati yaklaşmaya başladığında, eylem komitesi ve onlarca aktivistin içinde olduğu bilinen Feminist Mekan’ın bulunduğu sokağın giriş ve çıkışları tamamıyla kapatılmış, kolluğun yönelttiği gözaltı tehdidiyle eylemcilerin bulundukları binadan çıkmalarının engellenmesi amaçlanmıştır. Eylem süresince ve eylem bitiminde, oradan ayrılmak isteyen eylemcilerin etrafına polis barikatları çekilerek hareket etmelerinin engellenmesi suretiyle dar alanlarda sıkışmalarına sebep olunmuştur. Kolluk kuvvetlerinin eylemcilerin bulundukları alandan ayrılmalarının neden engellendiği sorusuna verdikleri karşılık “Emir böyle.” olmuştur. Hareket serbestilerini ortadan kaldıran bu müdahalenin ne kadar süre devam edeceği sorusuna ise “Bilmiyoruz şu an geçemezsiniz, geçerseniz gözaltına alınırsınız.” cevabı verilmiştir. Yazılı emir görme talebinde bulunanların soruları cevapsız bırakılmış ve ağırlıklı olarak saat 19:00’dan 23:00’e kadar söz konusu bu keyfi müdahale, belirli sokaklarda sürdürülmüştür. Kanımızca tedbirlerin içerdiği keyfilik ve hukuka aykırılık sebebiyle müdahale, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmelidir.

4. İşkence, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele Yasağı (İHAS m. 3, AY m. 17/3)
Barışçıl gösterilere yönelik zor kullanımı vesilesiyle ortaya çıkan insanlık dışı muameleler, Türkiye’de kronik bir sorun haline gelmiştir. Hukuka aykırı bir eylemi dağıtarak kamu düzenini tesis etme amacı taşımaktan ziyade adeta eylemcileri cezalandırma saikiyle hareket eden kolluk kuvvetleri; biber gazı kullanımı, darp, kaba dayak gibi yöntemlere sıklıkla başvurmaktadır. Kişinin vücut bütünlüğüne yönelik bir müdahalenin işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele kapsamında değerlendirilebilmesi için belirli bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerekmektedir. Bahsedilen cezalandırma saiki, neredeyse her müdahalenin İHAS madde 3 kapsamında incelenmesi potansiyelini doğurmaktadır.

Kolluğun zor kullanma yetkisi, 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanun’un 16. maddesine göre:

“(Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.) Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.

Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.

Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.”

İHAM, kolluk kuvvetlerinin zor kullanma yetkisi kapsamındaki müdahalelerini ciddi bir orantılılık ve gereklilik testine tabi tutmaktadır. Kitlesel protestolara katılan göstericilerin kendi tutumları sebebiyle fiziksel güce başvurmayı gerektirecek bir durum ortaya çıkardıklarında dahi bu tür bir güce sadece kaçınılmaz hâllerde ve orantılı olmak koşuluyla başvurulabilir (Ali Rıza Özer ve Diğerleri/Türkiye, B.No: 2013/3924, 6/1/2015, § 82). Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından kabul edilen 1979 tarihli “Kolluk Güçleri Görevlilerinin Davranışlarına İlişkin Kurallar” uyarınca kolluğun güç kullanılmasına ilişkin iki ölçüt mevcuttur: güç kullanmanın istisna olması ve kullanılan gücün öngörülen amaçla orantılı olması.9

Emniyet Genel Müdürlüğünün 15/12/2008 tarihli ve 19 sayılı “Göz Yaşartıcı Gaz Silahları ve Mühimmatları” konulu Genelgesi’ne göre göz yaşartıcı maddeler direniş ve saldırısına son vermiş kişilere karşı asla kullanılamamaktadır. Göz yaşartıcı gaz ya da biber gazı solunum darlığı, kusma, tahriş, bulantı gibi birtakım olumsuz etkilere sebep olduğu bilinen ve özellikle yakın mesafeden kullanımı halinde kişilerin yaşamsal fonksiyonlarını ciddi oranda tehlikeye sokma potansiyeli bulunan kimyasallardır. İHAM Ali Güneş/Türkiye başvurusunda (B. No: 9829/07, 10/04/2012), kişinin yüzüne kolluk kuvvetleri tarafından gaz sıkılmasının İHAS madde 3 anlamında insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele olduğu ve gazın potansiyel fiziksel zararlarının yan ısıra uygulandığı kişide korku ve aşağılanma duygularına neden olduğu tespitinde bulunmuştur (§43).10 Nitekim Pekaslan/Türkiye (B. No: 4572/06 5684/06, 20/03/2012) başvurusunda 3. maddenin, bir kimsenin vücut bütünlüğünün korunması ile kamu düzeninin sağlanması amacı arasında dengeleyici bir uygulamaya imkân vermediğini vurgulayan Mahkeme, Hükümet’in güç kullanımının kamu düzenini sağlama amacı ile orantılı olduğu yönündeki savunmasını kabul edilemez bulmuştur (§§52,58). AYM de İHAM içtihadına koşut bir şekilde “Soma Kararı” olarak bilinen Betül Öztürk Gülhan ve Sıla Koç başvurusunda (B. No: 2016/12937, 10/12/2019) göstericilerin yüzüne biber gazı sıkılmasını, AY m. 17/3 kapsamında değerlendirerek ihlal kararı vermiştir.

8 Mart günü protestocular, etrafları polis barikatları ile çevriliyken biber gazı müdahalesiyle karşılaşmış ve bir yandan gaza maruz bırakılırken bir yandan bulundukları alanı terk etmeleri engellenmiştir. Eylem bitiminde Feminist Gece Yürüyüşü sonrası her yıl düzenlenen partiye gitmek isteyen kadın ve LGBTİA+’ların belirledikleri mekana girmeleri engellenmiş ve mekan ile aralarına polis barikatı örülmüştür. Bu keyfi yol kesme halini protesto etmek amacıyla bulundukları sokakta dans edip eğlenmeye başlayan kadın ve LGBTİA+’ların yüzlerine dakikalarca biber gazı sıkılmıştır. Kitleyi dağıtma amacı dahi gütmeyen bu müdahale, tek başına polis barikatının karşısında ayakta durmak dışında hiçbir eylemde bulunmayan bir kişiye, oldukça yakın bir mesafeden dakikalarca sürdürülmüştür. Yoğun gaz kullanımı sebebiyle onlarca protestocu izleyen günlerde solunum bozukluğu vb. etkileri yaşamaya devam etmiştir. Anılan müdahaleler, hiçbir özel gerekçelendirmeye sahip olmamakla birlikte insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağını açıkça ihlal etmektedir.

5. Ayrımcılık Yasağı (İHAS m. 14, AY m. 10)
İHAS madde 14 uyarınca “Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.” Anayasa madde 10 hükmü de benzer bir şekilde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” ifadesini içermektedir.

Cinsiyet ve cinsel yönelim, koruma altında olan ayrımcılık temelleri arasındadır. Bu temellerde gerçekleşebilecek ayrımcılık biçimlerinden en tipik olanları doğrudan ve dolaylı ayrımcılıktır. Ancak daha geniş bir koruma temin etmeye yönelik gelişmeler ve gelişen içtihatla birlikte doğrudan ayrımcılık ve dolaylı ayrımcılık dışında birçok yeni ayrımcılık tipi tanımlanmıştır.11 Bunlardan biri olan çoklu temelde ayrımcılık, “çoklu ayrımcılık” veya “kesişen ayrımcılık” olarak da anılmaktadır ve bir kişinin birden çok temelde ayrımcılığa uğraması durumunu ifade eder.12 Örneğin lezbiyen bir kadının hem cinsiyet kimliği hem de cinsel yönelim temelinde aynı anda ayrımcılığa uğraması mümkündür. Bir başka ayrımcılık tipi tacizdir ve çeşitli görünümleri mevcuttur. Polis veya diğer yetkililerce ırk, cinsel kimlik veya engellilik temelinde istismar veya haksız müdahale gibi davranışlar taciz olarak değerlendirilmektedir.13

Ayrımcılık yasağı, Sözleşme’de korunan diğer haklar ile bağlantılı olarak ele alınmaktadır. İHAM, ayrımcılık yasağı ihlali iddiasını toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile bağlantı olarak değerlendirdiği Baczkowski ve Diğerleri/Polonya başvurusunda (B. No: 1543/06, 03/05/2007) homofobiyi protesto etmek amacıyla düzenlenmek istenen eyleme izin verilmemesinin, Belediye Başkanı’nın kamuoyuna açıkladığı homofobik görüşlerinden kaynaklanabileceği tespitinde bulunmuş ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir. Başvuruya konu olayda, düzenlenmek istenen yürüyüşe karayolu trafik düzenlemeleri ve diğer göstericilerle çatışma riski öne sürülerek izin verilmemiştir. Ancak Mahkeme’ye göre, resmi kararda ayrımcı bir ifade yer almıyor olsa da söz konusu kararın alınmasında Belediye Başkanı’nın izin talebi öncesindeki bir röportajda dile getirdiği “eşcinsellik propagandası kişinin özgürlüğünü kullanmasıyla eşdeğer değildir.” ifadeleri etkili olmuştur. Bu görüşlerin karar verme sürecini etkilemiş olabileceği ve sonuç olarak başvuranların toplanma özgürlüğü haklarını ayrımcı bir şekilde ihlal etmiş olabileceği makul olarak tahmin edilebilmektedir.

Uzun yıllardır, iktidarın “makbul kadın” tanımına içkin pratiklerin dışarısında hareket eden kadınların varlığını silmeye yönelik bir girişimi söz konusudur. Seks işçileri, translar, lezbiyenler, biseksüeller ya da “daha az marjinal” bir örnek olarak hayatını bir erkeğin kontrolüne bırakmayı reddeden ve özgürlüğü için mücadele eden kadınlar, bu makbul kadın tanımının öngördüğü yaşamla uyuşmamaktadır. Geçtiğimiz yıllarda politikacılar tarafından, mevcut cinsiyetçi ve LGBTİA+fobik politikaların birer yansıması olan yüzlerce açıklama yapılmıştır. Yazının kapsamını aşmamak adına bu açıklamalardan en yakın tarihli birkaçına yer vermekle yetinilecektir. Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, eşcinsellik propagandasına izin verilemeyeceğini ve bu tür çirkinliklerin toplumsal düzenimize ve milletimizin asil karakterine yapılmış bir saldırı olduğunu dile getirmiştir.14 İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2019 Feminist Gece Yürüyüşü için “Nefreti, kini, oradaki pankartları gördünüz zaten hepsi iğrenç.” ifadelerini kullanmıştır.15 Ertesi yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde kadın derneklerini hedef göstermiş ve “tek dertlerinin parçalamak, bölmek, ayrıştırmak, yere sermek” olduğunu iddia etmiştir.16 Ayrımcı uygulamaları cesaretlendiren son adım hukuka aykırı bir şekilde alınan İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekme kararı olmuştur.

Kadın ve LGBTİA+’lara yönelik ayrımcı yaklaşımların ve nefret söylemlerinin yaygınlaşmasıyla paralel olarak özellikle son birkaç yıldır 8 Mart’ta gerçekleşen yürüyüşe yapılan müdahaleler ve getirilen yasaklar artmaktadır. Geçen yıl 8 Mart öncesi çeşitli illerdeki eylem komiteleri yürüyüş öncesinde emniyet tarafından aranmış ve gökkuşağı bayrağı getirildiği takdirde “saldırılacağı ve eylemin dağıtılacağı” dile getirilmiştir. Yine geçtiğimiz yıl, her 6 Mart’ta Kadıköy’de düzenlenen mitinge katılmak isteyen Trans+ Kortej polis müdahalesiyle karşılaşmış ve gözaltına alınan aktivistler tutuklanma talebiyle sevk edilmiştir. Aynı kortejin bu yıl miting alanına yürürken önü polis barikatıyla kapatılmış, aktivistler alana girdiği andan itibaren sivil polisler tarafından takip edilmiş ve bu taciz, mitingin ardından saatlerce sürdürülmüştür. Trans kadınlar ve nonbinarylere, alanda görevli polisler tarafından “eyleme erkeklerin kabul edilmediği ve içeri giremeyecekleri” söylenmiştir. Kadın ve LGBTİA+’lara yönelik ayrımcılık yasağı ihlallerinin yalnızca birkaç saatlik bir protesto süresince gerçekleşen sayısız örneği mevcuttur.

SONUÇ
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddet, günümüzün en yakıcı sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Patriarkaya ve heteronormativiteye karşı verilen mücadelenin sembolik günlerinden olan 25 Kasım, 8 Mart, Onur Haftası vb. zamanlarda protestocuların haklarının sistematik olarak ihlal edilmesi; dezavantajlı gruplardan olan kadınların ve LGBTİA+’ların temel hak ve özgürlükleri bakımından kaygı verici sonuçlar doğurmaktadır. Her yıl olduğu gibi 2022 Feminist Gece Yürüyüşü’nde de yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere birçok hak ihlali gerçekleşmiş, böylesi önemli bir günde, en az altı temel hak ve özgürlüğün ihlaline sebep olunmuştur. Barışçıl gösterileri engelleme amacı güden bu ihlaller ile her ne kadar “soğutucu etki” (chilling effect) yaratılmaya çalışıyorsa da kadınlar ve LGBTİA+’ların haklarından vazgeçmeye niyeti olmadığı ve daha fazlası için mücadeleyi büyütmekten geri adım atmayacağı; istikrarlı ihlaller karşısında daha istikrarlı bir şekilde bir araya gelen binlerce kişinin iradesinden bellidir. Hukuki mücadeleden de vazgeçmeyen feministler, anılan hak ihlalleri ile ilgili suç duyurusunda bulunma çağrısı yapmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, devletin pozitif yükümlülükleri arasındadır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejiminin ve uluslararası hukuktan kaynaklı sorumlulukların bir gereği olarak devlet politikalarının ayrımcı temelleri terk edilmeli, hak ihlallerinden sorumlu devlet memurları hakkında soruşturma yürütülmeli ve ihlaller tazmin edilmelidir.

1 https://www.amnesty.org.tr/icerik/turkiye-tum-turk...
2 Özenç Berke, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ve Mekansal Yasakları”, İÜHFM C. LXXIII, S. 2, s. 87-134, 2015.
3 http://www.istanbul.gov.tr/basin-aciklamasi-2022-1...
4 Osman Doğru, “Anayasa ile Karşılaştırmalı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Mahkeme İçtüzüğü”, On İki Levha Yayıncılık, Aralık 2010.
5 Ziya Çağa Tanyar, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı”, AUHFD, 60 (3) 2011: 593-634.
6 İzzet Özgenç, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hürriyeti İle Seyahat Hürriyeti Bağlamında Özgürlük ve Güvenlik İlişkisi”, Anayasa Yargısı Dergisi, 35 (1), 175-194, 2018.
7 D.J. Harris, M.O’Boyle, E.P. Bates, C.M. Buckley, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku”, Avrupa Konseyi, 2013, s. 125.
8 Mass protests, Guide on the case-law of the European Convention on Human Rights, Council of Europe/European Court of Human Rights, 2022, p. 35. Avrupa Konseyi’nin kitlesel protestolara ilişkin kılavuzuna İngilizce erişim için: https://www.echr.coe.int/Documents/Guide_Mass_prot...
9 İzzet Ertan, “Toplumsal Olaylara Müdahalede Biber Gazı Kullanılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Uygunluğu; The Compatibility Of Supressing Public Demonstrations By The Method Of Pepper Spraying With The European Convention On Human Rights", Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni 32/1 (Şubat 2013): 51-69.
10 Göz yaşartıcı gaz kullanımına ilişkin İHAM içtihadının değerlendirmesi için a.g.e.
11 Daha ayrıntılı bir inceleme için bkz. Avrupa Ayrımcılık Yasağı Hukuku El Kitabı, Avrupa Konseyi, 2010.
12. İdil Işıl Gül, Ulaş Karan, ”Ayrımcılık Yasağı Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme”, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Şubat 2021, s. 21.
13 a.g.e s. 18
14 https://www.gazeteduvar.com.tr/fahrettin-altun-esc...
15 https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/soyludan-8-mar...
16 https://www.a3haber.com/2020/11/24/bakan-soylu-kad...