1. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2021/7208 K. 2021/8370 numaralı kararında, ilk derece mahkemesince davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen ve bölge adliye mahkemesince de gerçekleştiği kabul edilen erkeğin kadını Fransa'da bulunan ortak konuttan gönderdikten sonra barışmak için çaba göstermemesi vakıasının somut olayda ortak yaşamdan kaçınma olarak değerlendirilmesi gerektiğine; her iki tarafın da bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü dolayısıyla eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceğine karar vermiştir.
ANAYASA MAHKEMESİ (AYM) KARARLARI
YARGITAY CEZA DAİRESİ KARARLARI
25. Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2021/24181 E., 2021/2026 K. numaralı karara göre, Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26/09/2006 tarihli kararının kesinleşmesini müteakip, hükümlünün yargılamanın yenilenmesine dair dilekçesine ek olarak ibraz ettiği İzmit Asker Hastanesince tanzim edilen raporda hükümlünün "anti-sosyal kişilik bozukluğu" tanısı bulunduğunun tespit edildiği ve mahkemece yapılan yargılama aşamasında da anılan hususun ileri sürülmediğinin anlaşılması karşısında, hüküm tarihinde mahkemece bilinmeyen ve sonradan ortaya çıkan bu durum nedeniyle, hükümlünün 5237 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamadığının veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığının Adli Tıp Kurumunca tespiti lüzumunun bulunması gerektiğinden bahisle, yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulüne karar verilerek bu yönde rapor alındıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
27. Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2021/4415 E., 2021/20088 K. numaralı karara göre, suça sürüklenen çocuk hakkında duruşmanın kapalı yerine açık yapılması telafisi olanaklı olmadığı için bozma nedeni yapılmamıştır. Ancak ceza sorumluluğu olmayan çocuklar hakkında ÇKK’nin 11. Maddesi gereğince uygulanacak olan danışmanlık tedbirine, çocuğun ceza sorumluluğu olsa da uygulanması, kanuna aykırı olup, bu hususun düzeltilerek onanması gerekir.
28. Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2021/4490 E., 2021/20333 K. numaralı karara göre, suç tarihleri olan 22.02.2014 tarihinde 4 defa, 10.04.2014 tarihinde ise 2 defa olmak üzere kargo paketlerini gizlice aldığının tespit edildiği, iki olay arasında zaman aralığı bakımından hukuki kesinti bulunduğu, eylemler arasında kastın yenilendiğini gösterir uzun sürenin girmesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, gözetilmeden iki ayrı suç yerine tek suçtan hüküm kurularak TCK'nin 43. maddesinin uygulanmış olması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
31. Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2021/15900 E., 2021/14271 K. numaralı karara göre, sanık müdafiinin vekaletnamesinde kanun yollarından feragat yetkisinin bulunması ve dilekçe ile temyiz isteğinden vazgeçmesi nedeniyle hükmün incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
32. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/9069 E., 2021/14236 K. numaralı kararına göre, kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek yargılamalarda, Anayasa Mahkemesi, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5. Maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." hükmünü kısmen iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nin 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nin 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, "Basit Yargılama Usulü" yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
33. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/3803 E., 2021/20356 K. numaralı kararına göre, suça konu yerin müştekiye ait eklenti niteliğinde olmayan bir depo olduğu anlaşılmakla iş yeri niteliğinde bulunmadığı ve bu nedenle atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, suça sürüklenen çocuğun beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
34. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/3811 E., 2021/20351 K. numaralı kararına göre, cezanın alt sınırı dikkate alınarak, 5271 sayılı CMK’nin 150/3 ve 196/2. maddeleri uyarınca sanığa zorunlu müdafii atanması gerektiği gözetilmeden, sanık müdafiinin hazır bulunmadığı duruşmada savunmasının alınarak aynı Kanunun 188/1 ve 289/1-e maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozmayı gerektirmiştir.
35. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/5118 E., 2021/20387 K. numaralı kararına göre, sanığın, bahçe telini alarak kaçacağı esnada tanık İbrahim’in fark etmesi üzerine teli bırakıp kaçtığı gözetildiğinde; verilen temel cezadan aynı Kanunun 35. maddesi uyarınca teşebbüs nedeniyle yapılan indirim sırasında, sanığın kastının yoğunluğu ve suç yolunda katedilen mesafeye göre eylemin tamamlanma aşamasından hemen önce sonlanmasına göre asgari hadden veya asgari hadde yakın bir indirim yapılması gerekirken sanığın en lehine olacak şekilde 3/4 oranında indirim yapılarak eksik cezaya hükmedilmesi, bozmayı gerektirmiştir.
36. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/4765 E., 2021/20390 K. numaralı kararına göre, bina dahilinde bulunan otel odasında gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında; sanığın, eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nin 142/2-h maddesinde düzenlenen “… bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında…” değil de bunun, yerine TCK'nın 141/1. maddesinde düzenlenen basit hırsızlık suçu ile cezalandırılması bozmayı gerektirmiştir.
14. İHAM Ilıcak/Türkiye (no.2) başvurusunda (B. No: 1210/17), 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminden önce yazdığı yazılar ve attığı tweetler gerekçe gösterilerek tutuklanan Nazlı Ilıcak’ın, özgürlük ve güvenlik hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, Ilıcak’ın anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiğine veya terör örgütüne üye olduğuna dair hiçbir somut delil bulunmadığını belirtmiştir.
18. İHAM, Freitas Rangel/Portekiz başvurusunda (B. No: 78873/13) bir gazetecinin Parlamento Komisyonu oturumunda, tanınmış tüzel kişiler hakkındaki ifadeleri nedeniyle haksız ve orantısız bir mahkûmiyet ve yaptırım ile karşılaşmasının ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar vermiştir. Başvurucu Portekiz’de tanınan bir gazetecidir ve Parlamento Etik, Toplum ve Kültür Komisyonu oturumu öncesinde, Portekiz’de medya ve ifade özgürlüğünün durumuyla ilgili olarak Hakimler Meslek Birliği ve Savcılar Meslek Birliği hakkında bazı ifadelerde bulunmuş ve tüzel kişiliği aşağılama suçuyla yargılanıp kendisi aleyhine tazminata hükmedilmiştir. Mahkeme’ye göre bir tüzel kişinin itibarının korunması, kişilerin itibarının veya haklarının korunması ile aynı güce sahip değildir. Ayrıca, seçilmiş bir temsilci olmasa da bir meclis komisyonu önünde görüşlerini sunan davetli bir uzman olan başvurucuya, meclis üyeleri için geçerli olduğu gibi yüksek düzeyde koruma sağlanması gerekmektedir. Bununla birlikte, Lizbon Temyiz Mahkemesi, Mahkeme'nin içtihat kriterlerini usulüne uygun olarak dikkate almadan veya ayrıntılı olarak incelemeden, kararını yalnızca derneklerin itibarına dayandırmıştır. Verilen cezanın mütevazi olmayan caydırıcı etkisinin yanı sıra, tazminat miktarları, derneklerin itibarına verilen herhangi bir potansiyel zararla orantısızdır. Yerel mahkemeler, başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahaleyi haklı çıkarmak için ilgili ve yeterli nedenler sağlayamamış ve kamu yararı tartışmalarına ilişkin sınırlamalara ilişkin olarak kendilerine tanınan takdir marjını aşmıştır. Ayrıca, başvurucunun hakkına getirilen kısıtlama ile izlenen meşru amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmamaktadır. İHAS m. 10 ihlal edilmiştir.
19. İHAM, Ivan Karpenko/Ukrayna başvurusunda (B. No: 45397/13), açık havadaki yürüyüşler sırasında veya diğer nadir durumlarda hücrelerinin dışında birbirlerini gören müebbet mahkumlarının, diğer hücrelerdeki mahkûmlarla herhangi bir temasının kalıcı olarak yasaklanmasının Sözleşme'nin 3. maddesini ihlal ettiği iddiasını değerlendirmiştir. Mahkeme’ye göre açık alandaki kısa bir yürüyüş dışında hiçbir aktivite imkânı olmayan başvurucunun hücresine kalıcı olarak kapatılması; söz konusu yasağın yeniden değerlendirme imkanı ya da keyfiliğe karşı güvenceler içermeksizin başvurucu hakkındaki müebbet hapis cezasına dayanarak otomatik olarak verilmesi ile başvurucunun sağlığının ve şikayetlerinin dikkate alınmaması insanlık dışı ve kötü muamele niteliğindedir, İHAS m. 3 ihlal edilmiştir. Başvurucu ayrıca kendisi hakkında uygulanan disiplin cezasına ilişkin itirazı hususunda hangi yerel mahkemenin yetkili olduğunun net bir şekilde belirlenememesi ve bu durumun yaygınlığı sebebiyle İHAS m. 3 ile birlikte İHAS m. 13’te düzenlenen etkili başvuru hakkının da ihlal edildiği iddiasında bulunmuştur. Tarafına sunulan benzer yöndeki içtihadı ve başvurucunun itiraz çabasının her seferinde yetkisizlik sebebiyle reddedildiğini kaydeden Mahkeme, etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
20. İHAM, Budimir/Hırvatistan başvurusunda (B. No: 44691/14), başvurucunun mesleki ehliyetinin iptali ve bunun sonucunda yaklaşık beş yıllık bir süre boyunca sertifikalı motorlu taşıt müfettişi olarak çalışamamasının; bu süre zarfında gelirsiz kalmasının ve hukuka aykırı bir şekilde ruhsatının iptali nedeniyle uğradığı zararın tazmin edilmemesinin özel yaşama saygı hakkının ihlali olduğu iddiasını incelemiştir. Mahkeme içtihadına göre, istihdamla ilgili anlaşmazlıklar kişinin özel yaşamının önemli bir parçası olup İHAS m. 8’in koruma alanı kapsamındadır. Mahkeme, başvurucunun şüphelenildiği suçla ilgili fiili sorumluluğu tespit edilene kadar kendisine herhangi bir çözüm sunulmamasının yanı sıra, tazminat talebinde bulunmak için etkili bir yasal çerçevenin sağlanmadığı kanaatindedir. Mesleki lisansının uzun süre geri alınmasının başvurucuda yol açtığı zararla ilgili olarak yetkililer, Sözleşme'nin 8. maddesinin kendilerine yüklediği pozitif yükümlülükleri yerine getirmemiştir. Başvurucunun özel hayatına saygı hakkını etkileyen bir hususa ilişkin kapsamlı bir değerlendirmenin yapılmaması, kabul edilebilir herhangi bir takdir marjı ile uyumlu değildir. İHAS m. 8’in ihlal edildiğine karar verilmiştir.
21. İHAM, Mukhametov ve Diğerleri/Rusya başvurusunda (B. No: 53404/18, 54006/18, 58730/18, 12604/19), tutuklu durumdaki başvurucunun aile ziyaretinin adli makamlarca reddedilmesinin aile hayatına saygı hakkının ihlali olduğuna karar vermiştir. Aile ziyareti taleplerinin reddine ilişkin kararların “devam eden bir durum” oluşturmadığı tespitinde bulunan mahkeme öncelikli olarak kararların her birinin ayrı müdahale örnekleri oluşturduğunu tespit etmiştir. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi’nin aile ziyaretlerinin reddedilmesinin gerekçeli ve incelemeye açık olması gerektiği yönündeki kararının uygulanmadığını ve bu tür bir incelemeyi başlatmak için açık ve erişilebilir kuralların iç hukukta oluşturulmadığını kaydetmiştir. Mahkeme, birçok durumda, Rusya iç hukukunda yer alan Davalıların Gözaltına Alınması Yasası'nın 18. maddesinin, aile ziyaretleri konusunda ceza davasıyla ilgilenen makama koşulları tanımlamadan, sınırsız takdir yetkisi verdiği için hukuk kalitesi gerekliliklerinin gerisinde kaldığına karar vermiştir. Takdir yetkisinin kapsamını veya uygulanma şeklini tanımlamayan bir yasal hüküm, mahkûmları demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğü uyarınca vatandaşların sahip olduğu keyfiliğe veya kötüye kullanıma karşı asgari düzeyde korumadan yoksun bırakmaktadır (Resin/Rusya, B. No: 9348/14, §§ 36-38). İHAS m. 8 ihlal edilmiştir. Buna ek olarak makul bir süre içerisinde yargılanma veya tutuksuz yargılanmak üzere salıverilme hakkı Sözleşme'nin 5 § 3 maddesi ile güvence altına alınmıştır. Mevcut davada, başvurucunun yargılama sırasındaki tutukluluk süresi bir yıl altı ay yedi gündür. Yerel mahkemeler başvurucunun tutukluluğunu uzatırken sürekli olarak suçlamaların ağırlığına ve kaçma veya adaleti engelleme olasılığına dayanmıştır. Mahkeme benzer olayları incelediği Dirdizov/Rusya (B. No: 41461/10, 27 Kasım 2012) ve Zherebin/Rusya (B. No: 51445/09, 24 Mart 2016) kararlarına atıfla ve mevcut şikâyetin esası hakkında farklı bir sonuca varmaya ikna edebilecek herhangi bir olgu veya argüman bulunmamasından hareketle konuyla ilgili içtihadını göz önünde bulundurmuş ve tutukluluk süresinin aşırı olduğu kanaatine ulaşmıştır. İHAS m. 5 § 3 ihlal edilmiştir.
22. İHAM, Kuzminas/Rusya başvurusunda (B. No: 69810/11) uyuşturucuya ilişkin bir ceza soruşturması kapsamında başvurucunun evinin “acil prosedür” uygulamasıyla hukuka aykırı bir şekilde aranmasının özel yaşama saygı hakkının ihlali olduğuna karar vermiştir. Otoriteler tarafından, bulunan deliller ve durumun aciliyeti sebebiyle mahkemeden arama emri almaya yönelik bir prosedürün beklenmesinin soruşturma kapsamındaki materyallerin kaybedilmesine sebep olabileceği gerekçesiyle aramanın haklı olduğu ileri sürülmüştür. Başvurucu, mahkemeye bildirimde bulunmakta gecikilmesi sebebiyle mevzuattaki yasal prosedürlerin de ihlal edildiğini ve yerel mahkemeler tarafından demokratik toplum düzeninde gereklilik değerlendirmesi yapılmadığını ileri sürmüştür. Mahkeme başvurucunun dairesinin aranmasının hukuka uygun olmaması ve etkin bir yargı denetimi de dahil olmak üzere makul ve yeterli güvencelerin yokluğu sebebiyle İHAS m. 8’in ihlal edildiğine karar vermiştir.
23. İHAM, Mukhin/Rusya başvurusunda (B. No: 3642/10) bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini yürüten başvurucunun gazetede yer alan yayınlar sebebiyle haksız bir şekilde mahkûm edilmesinin ve aşırılık karşıtı yasalar kapsamında gazetenin medya kuruluşu statüsünün feshedilmesinin ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar vermiştir. Aynı zamanda bazı seçilmiş yetkililerin kişisel sorumluluklarını sağlayabilmek amacıyla mevzuat değişikliğine yönelik kampanyalar yürüten ve kâr amacı gütmeyen bir örgütün kurucusu olan başvurucu, aralarında “Rusya’ya Ölüm!” başlıklı bir yazının da yer aldığı bir dizi metnin yayınlanması sebebiyle cezai kovuşturmaya tabi tutulmuş ve aşırılıkçılıkla mücadele mevzuatı uyarınca mahkûm edilmiştir. Temyiz başvurusu reddedilmiştir. Örgüt manifestolarından birine ilişkin “Oy verdiniz, yargılama hakkınız var.” başlıklı bir metin on yılı aşkın süredir gazetede yayınlanmaktadır ve gazete söz konusu metin sebebiyle iki aşırılık karşıtı uyarı almıştır. Mahkemeye göre başvurucunun belirli Devlet politikalarına katılmadığının tespit edilmiş olduğu kabul edilse bile, tek başına bu faktör, başvurucunun başkalarını hükümeti şiddet kullanarak devirmeyi veya ulusal güvenliği başka bir şekilde baltalamayı amaçlayan faaliyetlerde bulunmaya teşvik etme niyetini kanıtlamak için yeterli olmayacaktır. Ayrıca başvurucunun görev ve sorumluluklarını yerine getirme biçiminin Sözleşme’ye uygun olmadığı ya da hakkında uygulanan cezanın orantılılığı ikna edici bir şekilde ortaya koyulmamıştır. Hükümet, gazetenin, gazetenin değerlerine aykırı amaçlar peşinde koşan bir örgütün sözcüsü olarak kullanıldığını öne sürüyor gibi olsa da fesih işlemleri sırasında mahkemeler tarafından ilgili herhangi bir fiili veya hukuki tespit yapılmamıştır. Adli değerlendirmenin dar kapsamı, medya kuruluşu statüsünün feshedilmesini, yalnızca en az iki resmi ihtarın varlığından kaynaklanan otomatik bir sonuç haline getirmiştir. Mahkeme, müdahalenin izlenen meşru amaçlarla orantılı olduğunun ikna edici bir şekilde gösterilmediği sonucuna varmıştır. Her iki dava sürecinde de İHAS m. 10 ihlal edilmiştir.
24. İHAM, Samolyava/Rusya başvurusunda (B. No: 49108/11) başvurucunun emekli savcı olan eşi hakkında sürmekte olan ceza davasına ilişkin bir televizyon yayınında, başvurucunun adresini, vergi kimlik numarasını ve evlerinin iç görüntülerini de içeren bir rapora yer verilmesinin konuta saygı hakkının ihlali olduğuna karar vermiştir. Mahkeme süreçle ilgili değerlendirmesinde dört hususu dikkate almıştır: Kamuyu ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı, başvurucunun ne kadar iyi tanındığı ve televizyon raporunun yayınlanmasından önceki davranışları, bilgi edinme yöntemi ve doğruluğu, televizyon raporunun içeriği, şekli ve sonuçları. Mahkeme, gelir bilgilerinin aynı kapsamda raporda yer almasına ilişkin şikâyetin ve iftira iddiasının yerel mahkemelerce gerekçeli reddinin, ifade özgürlüğü ve özel yaşama saygı hakkı arasında kurulan adil denge sebebiyle ihlal teşkil etmediği kanaatine ulaşmıştır. Evin iç görüntüleri de dahil olmak üzere diğer bilgilerin ifşası konusunda ise hukuk mahkemeleri ne yeterli bir inceleme de bulunmuş ne de yeterli gerekçe sunmuştur. Mahkemeye göre bilgilerin raporda yer almasının gerekliliği ortaya koyulamadığından söz konusu haklar arasında adil bir denge sağlanamamış ve konuta saygı hakkının yanı sıra (İHAS m. 8), adil yargılanma hakkı (İHAS m. 6) da ihlal edilmiştir.
37. Saruhanlı Sulh Ceza Hakimliği 28.12.2021 tarihinde vermiş olduğu kararda, sokağa çıkma yasağının ihlal edilmesi dolayısıyla verilen idari para cezasını kanunilik ilkesine aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle iptal etti. İlgili kararda, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca kesilen idari para cezasına konu edilen sokağa çıkma yasağı şeklinde bir tedbirin kanunda yer almadığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’na göre idari yaptırımlarda ilgili eylemin kanunda tarif edilmesi veya idarenin genel ve düzenleyici işlemi neticesinde belirlenebilir olması gerektiği ifade edilerek verilen idari para cezasının kanunilik ilkesine aykırılık oluşturduğu belirtilmiştir.
Kişilerin telefonuna gönderilecek olan SMS’in amacının ne olduğu ve bu SMS ile iletilen kodun verilmesi halinde ne gibi sonuçlar doğuracağı hususunun, katmanlı aydınlatmanın bir gereği olarak ilk aşamada veri sorumlusunun mağazalarda yetkilendirdiği kişiler tarafından ilgili kişilere açık ve anlaşılır bir biçimde aktarılması, ayrıca aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilebilmesini teminen yine söz konusu SMS içeriklerinde de gerekli kanalların sağlanması,
Mağazalarda gerçekleştirilen alışverişler ile ilgili ödeme esnasında ilgili kişilere SMS ile doğrulama kodu gönderilerek üyelik sözleşmesi, kişisel verileri işleme izni, ticari elektronik ileti onayı vb. birbirinden farklı işleme faaliyetlerinin tek bir eylemle gerçekleştirilmesine yönelik uygulamalara son verilmesi, söz konusu işleme faaliyetlerine yönelik seçenek sunulmak suretiyle ayrı ayrı açık rıza alınması,
1. İHAM, ev içi şiddete maruz bırakılan başvurucular tarafından yapılan Turnikova ve Diğerleri/Rusya başvurusunda (B. No: 55974/16, 53118/17, 27484/18, 28011/19) devam eden yapısal sorun nedeniyle ev içi şiddet mağdurlarının korunmasına yönelik yeterli tedbirlerin alınmaması ve etkin bir soruşturma yürütülememesinin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerin ihlali olduğuna; ev içi şiddetle mücadeleye yönelik mevzuatın kabul edilmemesinin ve herhangi bir koruyucu önlemin sağlanmamasının kadınlar üzerindeki ayrımcı etkilerinin yaşam hakkının ayrımcılık yasağı boyutunun ihlali niteliğinde olduğuna karar vermiştir. Sistematik olarak ev içi şiddete maruz bırakılan başvurucu Tunikova, kendisini balkondan aşağı atmaya çalışan partnerini bıçaklamış ve hayatta kalmaya yönelik bu öz savunma eylemi neticesinde yargılanarak ceza almıştır. Partnerinin şiddet eylemleri ile ilgili şikayetleri ise reddedilmiş ve duruşmaya geç kalması dayanak gösterilerek şikayetini geri çektiği sonucuna varan hakim tarafından takipsizlik kararı verilmiştir. Eşi tarafından uzun yıllar boyunca çocuğunun da şahit olduğu zamanlarda fiziksel şiddete maruz bırakılan başvurucu Gershman’ın şikâyeti ve suç duyuruları reddedilmiştir. Mahkeme’nin ret gerekçeleri arasında, vücudundaki izlerin “başvurucunun kendi kendisini yaralamış olması” sonucunda oluşmuş olma ihtimaline dair iddiası yer almaktadır. Başvurucu Petrakova’nın sekiz yıl boyunca kendisini fiziksel şiddete maruz bırakan eşi hakkındaki şikayetleri; suçun şikâyete bağlı oluşu, af kararıyla takipsizlik, suçun hukuki nitelendirilmesinde hata ve zamanaşımı gibi sebeplerle sonuçsuz bırakılmıştır. Başvurucu Gracheva, boşanma kararının ardından kendisini şiddete maruz bırakan, ölümle tehdit eden, takip eden, özgürlüğünden yoksun bırakan ve pasaportuna el koyan eşi hakkında polise başvurmuş; yetkili polis kendisine “eşinin aşkını gösterme biçiminin bu olduğu” gerekçesiyle şikayetini geri çekmesi tavsiyesinde bulunmuştur. Şikayetinden yaklaşık iki ay sonra başvurucu, eşi tarafından kaçırılmış ve elleri kesilmiştir. Fail erkek, 14 yıl hapis cezası ile cezalandırılmış; görevini ihmal eden polisler hakkındaki soruşturma başlatılması talebi reddedilmiştir. Mahkeme, yerel mevzuatta ev içi şiddet tanımının ve yeterli usuli ve maddi düzenlemeler ile koruma tedbir biçimlerinin yer almamasının İHAS m. 3 kapsamındaki yasal mevzuat oluşturma yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir. Ayrıca, yetkililerin gerekli eğitimi almamış olması, soruşturma başlatmak gibi önleyici faaliyetlerde bulunulmaması ve eylemsizlik hali sebebiyle farkında olunan kötü muamele riskini önleme yükümlülüğü ihlal edilmiştir. Yetkililer kendilerine bildirilen her olayda soruşturma ve kovuşturma başlatmaktan yetersiz gerekçeler ile kaçınmıştır. Devletin, başvurucuların maruz bırakıldığı kötü muameleyi soruşturmaktaki başarısızlığı sebebiyle etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğü ihlal edilmiştir. Buna ek olarak Mahkeme, Rusya hakkındaki daha önceki kararlarına da atıfta bulunarak ev içi şiddete maruz bırakılan kadınların devlete başvurduklarında karşılaştıkları sistematik sorunlar, yasal mevzuatın kabul edilerek bu sorunların giderilmeyişi ve yapısal bir önyargının varlığı sebebiyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sözleşme’nin 46. Maddesi kapsamında da belirli değerlendirmelerde bulunan Mahkeme, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele kapsamında tüm devlet aktörlerini kapsayan çözümler geliştirme; toplumsal cinsiyete dayalı şiddet biçimlerini yasal mevzuatta tanımlama, suç olarak düzenleme ve caydırıcı cezalar öngörme; re’sen soruşturma sorumluluğunu mümkün kılma gibi birtakım hususların, tespit edilen ihlali gidermek için gerekli olduğunu hatırlatmış ve Hükümet’e bu yönde bir eylem planı hazırlama davetinde bulunmuştur.
2. İHAM, Women’s Initiatives Supporting Group ve Diğerleri/Gürcistan başvurusunda (B. No: 73204/13, 74959/13) 17 Mayıs Uluslararası Homofobi Karşıtlığı Günü’nde organize edilen barışçıl eylem esnasında kolluk kuvveti ve yetkililerin vuku bulan homofobik ve transfobik saldırıları engellememesi sebebiyle 27 başvurucunun şikâyeti üzerine, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı, toplanma özgürlüğü ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir. Yetkililer saldırı riskinin farkında olmasına rağmen öncesinde hiçbir önleyici edimde bulunmamış ve eylem esnasında gerçekleşen şiddet eylemlerine bilfiil göz yummuştur. LGBTİA+’ların barışçıl toplanma özgürlüğünü kullandıkları esnada karşılaştıkları önyargıyla motive edilen bireysel eylemlere yetkililerce göz yumulması, nefret saikli kötü muamelenin soruşturulmaması, eylemin ilerleyişinin sağlanması yönündeki pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ve yetkililerin başvuruculara koruyucu değil, engelleyici bir tavırla yaklaşması sebebiyle İHAS m. 3, 11 ve 14 ihlal edilmiştir.
3. İHAM, Genderdoc-M ve M.D./Moldova Cumhuriyeti başvurusunda (B. No: 23914/15) özel bir kişi tarafından gerçekleştirilen saldırının homofobi saikli bir nefret suçu olup olmadığı konusunda etkili soruşturma yapılmamasını kötü muamele yasağı ve ayrımcılık yasağı kapsamında değerlendirmiştir. Başvuruya konu olayda, birinci başvurucu olan derneğin, hakkında ayrımcılık yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle şikâyette bulunduğu M. homoseksüellerin %92’sinin HİV ile enfekte olduğunu ve eğitim, tıp, kamu gıda kurumu gibi alanlarda istihdam edilmelerinin tehlikeli olduğunu kamuya açık bir açıklamada dile getirmiştir. Savcılık söz konusu açıklamanın suç teşkil etmediği gerekçesi ile soruşturma başlatmayı reddetmiştir. Mahkeme, bir derneğin, Sözleşme'nin 34. maddesi uyarınca, kendi adlarına Mahkeme'ye şikâyette bulunabilecek bireysel üyelerinin hak ve özgürlüklerini etkileyen eylem veya ihmallerinin mağduru olduğunu iddia etmesine izin verilemeyeceğine dikkat çekmiş ve birinci başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
İkinci başvurucu, homoseksüel olduğu için sokakta yürürken 12-14 kişilik bir grubun sözlü ve fiziksel saldırılarına maruz bırakılmış, saldırı anının internette paylaşılması üzerine kendisini bu video üzerinden tanıyan A.P. tarafından “pedofili” vb. ifadelerle fiziksel şiddete maruz bırakılmıştır. A.P. hakkında ceza soruşturması başlatılması talebi, savcılık tarafından reddedilmiştir. Mahkeme yetkililerin, ikinci başvurucuya yönelik saldırıyı soruşturmak konusunda usuli yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve şiddet eyleminin ayrımcı saikinin ortaya çıkartılması için çabalamadığını tespit etmiştir. Mahkeme’ye göre böylesi bir soruşturmanın yokluğu, Devletin ayrımcılıkla mücadele politikasına olan kamu güvenini zedelemektedir. Mahkeme, Sözleşme'nin 14. maddesi ile bağlantılı olarak 3. madde kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
4. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, erkekler tarafından öldürülen kadınlarla ilgili 13 yıllık istatistiğini paylaştı. Verilere göre, 2021 yılında 367 kadın erkekler tarafından toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sebebiyle öldürüldü.
5. Hayatta kalabilmek için kendisini uzun yıllar boyunca şiddete maruz bırakan erkeği meşru müdafaa kapsamında öldürmek zorunda kalan Çilem Doğan hakkındaki 15 yıllık mahkûmiyet kararına yapılan itiraz, Yargıtay tarafından reddedildi. Hayatta kalabilmek için kendisini sistematik cinsel saldırı ve şiddete maruz bırakan Nurettin Gider’i öldürmek zorunda kalan Nevin Yıldırım hakkındaki müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onandı.
6. Sağlık hakkının pozitif yükümlülük boyutu ve sosyal devlet ilkesi gereğince ücretsiz bir şekilde erişilmesi gereken HPV aşısına erişimdeki zorluklar dile getirilir ve mevcut durumda ödenmek zorunda olunan 2.085 TL ücretin geri ödeme kapsamına alınması yönündeki talepler sürerken Sağlık Bakanlığı tarafından Serviks Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında erken teşhisin önemine ilişkin uyarılarda bulunuldu.
7. Taliban yönetimindeki Afganistan’da Erdemi Teşvik ve Kötülükleri Önleme Bakanlığı tarafından, örtünmeyen kadınların araçlara alınması ve kadınların bir erkeğin refakatçiliği olmaksızın tek başlarına uzun seyahatlere çıkması yasaklandı.
8. KADAV tarafından hazırlanan Kadınların İstihdam ve Emek Deneyimlerine Bakış isimli rapora göre Covid-19 salgını sürecince kadın istihdamı %26’ya gerilemiş durumda ve kadın işsizliği tüm işsizlik türleri arasında en üst sırada yer almakta.
9. Trans kadın Hande Buse Şeker’i öldüren polis memuru Volkan Hicret’in yargılandığı dava, Adli Tıp Kurumu’ndan beklenen rapor ve süren Emniyet müzakereleri sebebiyle 04.04.2022 tarihine ertelendi.
10. Google tarafından hazırlanan çeşitlilik raporuna göre siyah kadın istihdamı %1,8 oranında.
11. Dünyanın en büyük, genç LGBTİA+’lar için çalışan intiharı önleme ve kriz müdahalesi örgütü The Trevor Project tarafından 10.01.2022 tarihinde paylaşılan rapora göre trans karşıtı politikaların yaygınlaşması sebebiyle trans ve nonbinary gençlerin %85’inin ve diğer LGBİA+’ların %66’ının mental sağlığı kötüleşmiş durumda. Ayrıca rapora göre hormona erişimin sağlanması intihar riskini büyük oranda azaltmakta.
12. Yeni düzenlemelerle birlikte Philedelphia’daki trans ve nonbinary öğrenciler, Öğrenci Bilgi Sistemi’ne bildirim ile ya da online kayıt yoluyla cinsiyet kimliklerini okul kayıtlarında güncelleme imkanına sahip.
13. Birleşik Krallık Supreme Court tarafından cinsiyet nötr pasaport kullanımı amacıyla pasaporttaki cinsiyet hanesinin “X” olarak değiştirilmesine yönelik başvuru reddedildi.
14. Uzman Çavuş Musa Orhan’ın İpek Er’i cinsel istismara maruz bırakarak intihara sürüklemesi sebebiyle yargılandığı davada hakkında hükmolunan iyi hal indiriminin gerekçesinin “sanığın geleceği üzerindeki etkinin nazara alınması” olduğu açıklandı.
15. 2021 İstanbul LGBTİA+ Onur Yürüyüşü hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet iddiasıyla altı ayrı dava açıldı.
16. İnsan hakları hukuku açısından işkence niteliğinde olduğu kabul edilen ve LGBTİA+’ları “tedavi etme” iddiasıyla uygulanan “onarım terapisi” Fransa’da yasaklandı.