Duygu Bildirgesi

MENU

Duygu Bildirgesi / Elizabeth Cady Stanton tarafından

Çeviri: Fehmiye Ceren Akçabay, İlayda Tuana Öztunçel
İstanbul Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi

1848'de, Elizabeth Cady Stanton'ın memleketi New York, Seneca Falls’da tarihi bir kadın meclisi toplandı. Stanton, Seneca Falls Kongresini, sekiz yıl önceki Dünya Kölelik Karşıtı Kongresinden kendisi gibi dışlanmış olan Lucretia Mott ile birlikte düzenledi. Stanton Bağımsızlık Bildirgesi’nden hareketle hazırladığı bildirgeyi, kadınların sorunlarını listeleyerek genişletti. Bildirge aynı zamanda, radikal bir talep olan kadınların oy hakkı konusunda çağrıda bulunarak süfrajet hareketinin başlamasına öncülük etti ve nihayetinde 1920 yılında 19. Değişiklik ile kadınların oy hakkı tanındı. (Zinn ve Arnove tarafından yazılan Voices of a People's History of the United States kitabının girişinden)

Zaman içinde erkek topluluğunun bir kısmının, içinde yaşadıkları insanlar arasında şimdiye kadar bulunduklarından daha farklı olan ancak gerçekte doğa yasaları ve Tanrı tarafından onlara bahşedilen konumu kabullenmeleri zorunlu hale gelmiş ve buna sebep olan koşulları insanoğlunun görüşlerine saygı çerçevesinde açıklamaları gerekmiştir.

Şu gerçeklerin tartışmasız olduğunu düşünüyoruz: tüm erkekler ve kadınlar eşit yaratılmıştır; Yaratıcıları tarafından bahşedilen belirli devredilemez haklara sahiptirler; bu haklar arasında yaşam, özgürlük ve mutluluk arayışı yer alır; meşru güçlerini yönetilenlerin rızasından alan hükümetler, bu hakları güvence altına almak için kurulmuştur. Herhangi bir hükümet biçiminin bu amaçları yok sayması durumunda, bundan zarar görenlerin, o hükümete bağlılıklarından vazgeçme ve güvenlik ve mutluluklarını gerçekleştirme ihtimalini en yüksek gördükleri şekilde yetkilerini örgütleyen ve temelini anılan ilkelere dayandıran yeni bir hükümetin kurulmasında ısrar etme hakları mevcuttur. Gerçekten de sağduyu, uzun süredir kurulmuş olan hükümetlerin hafif ve geçici nedenlerle değiştirilmemesi gerektiğini söyler, dolayısıyla tüm deneyimler göstermiştir ki insanlar, alışık oldukları biçimleri ortadan kaldırıp düzeltmektense zarar katlanılabilir olduğu sürece acı çekmeye daha yatkındır. Ancak, aynı amaca yönelik daimi bir suistimal ve gasp silsilesi mutlak bir despotizm kurma planını açığa çıkardığında bu tür bir hükümetten kurtularak gelecekteki güvenlikleri için yeni koruyucular sağlamak onların yükümlülüğüdür. Mevcut hükümetin kontrolü altında yaşayan kadınların sabır kaynağı böylesi bir tahammül olduğu gibi, şimdi onları hak ettikleri eşit konumu talep etmeye mecbur bırakan da böylesi bir zorunluluktur.

İnsanoğlunun tarihi, erkeğin kadın üzerinde mutlak bir tiranlık kurmayı doğrudan amaç edinerek ona verdiği zararların ve onu maruz bıraktığı yağmalarının yinelenen tarihidir. Bunu kanıtlamak için gerçeklerin açıklıkla ortaya konmasına izin verin.

Erkek, kadının vazgeçilemez ve devredilemez haklarından olan seçme ve seçilme hakkını kullanmasına hiçbir zaman izin vermedi.

Erkek, kadını kendi sesini içermeyen hukuk kurallarına uymaya zorladı.

Erkek kadını vatandaş yahut yabancı olması fark etmeksizin en cahil ve yozlaşmış erkeklere tanınan haklardan dahi alıkoydu.

Erkek kadını bir yurttaşın başat hakkı olan seçme ve seçilme hakkından yoksun bıraktı ve yasama meclislerinde hiçbir temsiliyeti olmadığı için onu dört bir yandan tahakküm altına aldı.

Erkek evli kadını yasalar nezdinde sivil bir ölü haline getirdi.

Erkek kazandığı maaş da dâhil olmak üzere kadının bütün mülkiyet haklarına el koydu.

Erkek kadını, eşinin yanında işlediği suçlar bakımından cezadan muaf tutulan ahlaken sorumsuz bir varlık haline getirdi. Kadın, evlilik sözleşmesiyle birlikte eşine itaat taahhüdünde bulunmak zorundayken erkek, her bakımında kadının efendisi haline geldi. Hukuk, erkeğe kadını özgürlüğünden yoksun bırakma ve onu dayakla terbiye etme yetkisi verdi.

Erkek boşanma hukukunda boşanmanın sebeplerinin neler olduğunu ve ayrılık halinde velayetin kime verileceği hususlarını kadının mutluluğunu dikkate almadan düzenledi. Hukuk, erkek üstünlüğüne ilişkin hatalı bir varsayım sonucu her koşulda tüm gücü erkeğin ellerine verdi.

Evli kadını tüm haklarından mahrum bırakmasına rağmen, bekâr ve mülk sahibi kadınların varlığı mülkiyetlerinin sağladığı faydaya bağlı olarak tanındı ve hükümeti desteklemek için erkekler tarafından vergilendirildi.

Erkekler kar sağlayan neredeyse tüm işleri tekelleştirirken kadın, çalışmasına izin verilen işlerden ancak yetersiz bir ücret alabildi.

Erkek sadece kendisine layık gördüğü varlık ve imtiyaza giden tüm yolları kadına kapadı. Kadın teoloji, tıp veya hukuk eğitmeni olamadı.

Erkek kadının doğru düzgün bir eğitim almasını sağlayacak tüm olanakları ortadan kaldırdı. Tüm üniversitelerin kapıları kadınlara kapatıldı.

Erkek kilisede ve devlet kademelerinde kadının ancak ikincil bir konumda yer almasına izin verdi, havarilere özgü bir yetki iddiasında bulunarak kadını yönetimden ve bazı istisnalar dışında Kilise’deki kamusal görevlerden hariç tuttu.

Erkek kadınlara ve erkeklere farklı bir biçimde atadığı ahlak kurallarıyla, kadınları toplumdan dışlayıp erkekleri hoş gören hatta erekekler bakımından söz konusu dahi olmayan ahlaki suçlarla sahte bir kamusal duyarlılık yarattı.

Erkek, gerçekte kadının vicdanına ve inandığı Tanrı’ya ait olan kadının davranış alanını belirleme hakkına sahip olduğunu iddia ederek sadece Yehova’ya ait olan yetkiyi gasp etti.

Erkek kadının kendisine olan güvenini yok etmek, özsaygısını azaltmak, onu bağımlı ve küçük düşürücü bir yaşam sürmeye razı hale getirmek için elinden gelen her yolu denedi.

Bu ülke halkının yarısı tüm haklarından mahrum bırakıldığı, toplumsal ve dini olarak itibarsızlaştırıldığı ve yukarıda bahsi geçen tüm haksız yasalar nedeniyle ve artık kadınlar kendilerini mağdur, baskı altında ve en kutsal haklarından dahi hileyle mahrum bırakılmış hissettikleri için Birleşik Devletlerin vatandaşları olarak kendilerine ait olan tüm hak ve ayrıcalıklardan derhal yararlanmaya başlamaları konusunda ısrar ediyoruz.

Önümüzde duran bu büyük işe girişirken yanlış anlaşılma, çarpıtma ve küçümsenme ile karşılaşma ihtimalimizin farkında olsak da amacımıza ulaşmak için elimizden gelen her aracı kullanacağız. Temsilciler istihdam edecek, broşürler dağıtacak, Devlet kurumlarına ve yasama organlarına dilekçeler verecek, siyaset ve basının desteğini sağlamak için gayret edeceğiz. Umuyoruz ki bu Bildirgeyi ülkenin her yanını kapsayan bir dizi Bildirge izler.

Haklının ve Doğrunun nihai zaferine duyduğumuz sarsılmaz güvenle, bugün bu bildiriyi imzalıyoruz.