Yazar: Ar.Gör. Kemal Efe Sayın
Din kavramının evrensel bir tanımını yapmak güçtür. Zira bu kavram tabiatı itibariyle öznellik ihtiva etmektedir. Hukuk, ancak tarif edilebilen olguları koruma altına alabilir. Bu sebeple, hukuku tatbik edenler için din kavramının bir tanımını yapmak veyahut hangi inanışların bir din kabul edilerek hukukun korumasından yararlanabileceğini tespit etmek önemlidir. İncelemeye konu edeceğimiz kararı veren organ olan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, ikinci yolu seçmektedir. Mahkeme, dini tarif etmekten kaçınmakta, hatta bunu yapmayı mecburî görmemektedir. Fakat hangi görüşlerin din özgürlüğü dâhilinde korunacağını -birtakım ölçütler kullanarak- içtihatları vasıtasıyla izah etmektedir.
Mahkeme’ye göre her “görüş” veya “fikir” İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin din özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesinin himayesinden yararlanamaz. Bu himayeden faydalanabilecek din veya inançları tespit edebilmek için iki kıstasın varlığı zorunludur: Birincisi, söz konusu görüş “ciddiyet”, “ikna edicilik”, “tutarlılık” ve “önem” unsurlarını taşımalıdır. İkincisi, “Avrupa demokratik toplumu bakımından insan onuruna uygun ve korunmaya değer” bulunmalıdır. Buna göre, Sözleşme’nin 9. maddesinin, milyonlarca insanın iman ettiği kadim dinleri koruduğuna yönelik kuşku yoktur. Esas ihtilaf, yirminci yüzyıl ve sonrasında ortaya çıkan inançların korunması gündeme geldiğinde söz konusu olmaktadır. Scientology, Yehova Şahitliği veya Mormonluk gibi inançlar fazla sayıda takipçiye sahip olmaları ve yapılarının geleneksel dinlere benzemesi ile Sözleşme’nin korumasından hâlihazırda yararlanmaktadır. İHAM’ın 09.11.2011 tarihli “de Wilde v. Hollanda” kararı ise anılan dinlerden ayrılan ve kendine mahsus özellikleri olan “Pastafaryanizm” dinini konu edinmektedir.1 İnceleyeceğimiz bu karar ile İHAM, din kavramının sınırlarını bir nebze daha daraltmıştır.
Nijmegen Belediye Başkanlığı’na yapmış olduğu itirazın reddi üzerine Bayan de Wilde, Bölge Mahkemesi’ne başvurmuştur. Başvuran, mahkemeye yönelttiği talebinde öncelikle inandığı dinin tanınmaya değer olduğunu ifade etmiştir. Başvurana göre, Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi’nin öğretileri ciddidir; mizah ve hiciv bu öğretilerin yayılması için yalnızca bir vasıtadan ibarettir. Başvuranın “almighty”2 olarak tabir ettiği Tanrısı olan Uçan Spagetti Canavarı, mesajının mizah ve hiciv yoluyla yayılması için Bay Bobby Henderson’ı3 elçi kılmıştır. Başvuran, inancının parodi olarak görülmesi hakkında, başlangıçta diğer dinlerin, örneğin Hristiyanlığın da bir parodi olarak görüldüğünü, öteki dinleri eleştirmenin neredeyse tüm dinlerin tabiatında var olduğunu iddia etmiştir.
Bölge Mahkemesi, Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi'nin bir din veya felsefi inanç olarak tanınmasını bir tarafa bırakarak, bu dinin kevgir giyilmesini emrettiğini başvuranın kanıtlayamadığını tespit etmiştir. Bölge Mahkemesi’ne göre, anılan din herhangi bir yükümlülük veya kısıtlama da içermez. Yalnızca “yapmazsanız çok memnun olurum” isimli sekiz adet kutsal kural ihtiva eder.4 Kevgir giyerek başı örtmek bunlardan birisi değildir. Bu sebeple Bölge Mahkemesi, kevgir giymenin başvuranın dininin emri değil, kendi tercihi olması nedeniyle itirazı reddetmiştir.
Bayan de Wilde son olarak, Hollanda’daki en yüksek idare mahkemesi olan İdari Yargılama Dairesi’ne başvurmuştur. Yüksek Mahkeme esas olarak, Uçan Spagetti Canavarı dininin Hollanda Anayasası ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi bağlamında bir din kabul edilip edilemeyeceği sorusuna cevap aramıştır. Yüksek Mahkeme’ye göre Pastafaryanizm “ciddiyet”, “ikna edicilik”, “tutarlılık” ve “önem” unsurlarını taşımamakta, yalnızca geleneksel dinleri mizahi bir dil ile eleştirmektedir. Dolayısıyla, din özgürlüğünün koruması dâhilinde değildir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin Kararı
Nihayetinde iç hukuk yollarının tükenmesi, Bayan de Wilde’yi İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurmaya sevk etmiştir.5 Başvuran, iç hukukta inancının tanınmamasını gerektiren hiçbir yasal dayanak bulunmadığını, kendisine uygulanan ölçütlerin diğer dinlerin takipçilerine uygulanmadığını, bu sebeple Sözleşme’nin 9. maddesinde düzenlenen düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün ve bununla bağlantılı olarak Sözleşme’nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Mahkeme, Hollanda İdari Yargılama Dairesi’nin kararını özenli, mantıklı ve keyfiyetten uzak olarak nitelendirmiş ve bu karardan ayrılmaya gerek görmemiştir. İHAM yapmış olduğu incelemede Uçan Spagetti Canavarı dininin belirli bir ciddiyet ve tutarlılığa sahip olmadığına karar vermiştir. Mahkeme’ye göre Pastafaryanizm, din veya inanç kapsamına girmeyen ve dinleri parodi yoluyla eleştiren bir görüşten ibarettir. Sonuç olarak başvuru, açıkça dayanaktan yoksun bulunarak reddedilmiştir.
Din kavramının sınırlarını tespit etmenin oldukça güç olduğu aşikârdır. Hatta daha da ileri giderek, dünya üzerinde ne kadar insan varsa bir o kadar farklı inanış olduğu söylenebilir. Elbette aynı dine iman eden insanlar belli başlı bazı kaideler üzerinde uzlaşırlar. İman edilen Tanrı –ki bazı dinlerde Tanrı yoktur-, ibadetler, uygulamalar ve dini ritüeller bu ortak değerlere örnek verilebilir. Fakat insan karmaşık bir canlıdır. Bugün, İstanbul’da ikamet eden Müslüman kökenli bir beyaz yakalı çalışanın, Hinduizm’in bir ritüeli olan yoga veya epey eski bir inanış olan astrolojiye6 ilgisi eşine az rastlanır değildir. Dolayısıyla her insan, zaten birbirinden oldukça farklı inanışlara sahiptir.
Din ve inanç kavramlarının bu belirsizliği karşısında bunları tanımlamak yerine “ciddiyet”, “ikna edicilik”, “tutarlılık” ve “önem” gibi ölçütler getirmek, hakkın kapsamının daraltılmaması adına olumludur. Yine de bu ölçütler, muteber kabul edilmelerini geleneksel dinlerin kurumsallaşmasına borçludurlar. Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi’nin takipçileri, hiciv ve mizah yoluyla, geleneksel dinlerin toplum hayatına getirdiği değerlerin norm kabul edildiğini, bu dinlerin diğer dünya görüşlerinden daha ayrıcalıklı bir konumda yer aldığını göstermeyi amaçlamaktadırlar. Daha da somutlaştırmak gerekirse Pastafaryanizm, eğitim sisteminde akıllı tasarım iddialarının öğretilmesini eleştiren bir hareket olarak nitelendirilebilir. Bu bağlamda esasen laiklik savunusu olan bu görüş, Sözleşme’nin 9. maddesi veya 1 No’lu Protokolün 2. maddesinde yer alan eğitim hakkının koruması altındadır.7 Ancak başvuran, tamamen katı dini gerekçelere dayalı bir muafiyet talebiyle İHAM’a pek fazla seçenek bırakmamıştır.
İHAM, her ne kadar içtihadına uygun ve makul bir karar vermiş ise de Mahkeme’nin birtakım tehlikeli alanlara girdiğini de kabul etmek gerekir. Bu bağlamda bir dinin yeterince “ciddi” olup olmadığını sorgulamak, çoğu zaman geleneksel dinlerin kurumsallaştırdığı bir önyargıdan beslenir ve bu sebeple sorunlu bir davranış olur.
Son olarak, Bayan de Wilde’nin gerçekten dini bir muafiyet talep etmediği açıktır. Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi’nin takipçilerinin kevgir giymekteki esas amacı bazı din ve inançların ayrıcalıklı konumlarını afişe etmektir. Takipçilere göre, yasalar da bu ayrıcalığı tahkim etmek üzere tasarlanmıştır. Ancak bir Pastafaryan -sözde- dini bir emri yerine getirmek istediğinde, yasalar onu korumamıştır. Sonuçta kaybetmek için açılan bu dava kaybedilmiş ancak verilmek istenen mesaj verilmiştir.
1 Diğer bir adıyla “Uçan Spagetti Canavarı” dini. Bu dinin takipçileri evrenin “akıllı tasarım” ürünü olduğu inancına karşın istihza yollu bir yaklaşım ile aslında evrenin “uçan spagetti canavarı” tarafından yaratıldığını öne sürmektedirler. Bazı zamanlarda başlarına bir nevi kevgir veya makarna süzgeci giymektedirler. Bu din, Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı eyaletlerinin Hristiyan inancına dayanan eğitim sistemini eleştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır.
2 Ulu, yüce, her şeye gücü yeten.
3 Pastafaryanizm dininin kurucusu.
4 Pastafaryanizm dininin bu sekiz kuralı, Yahudi inancında yer alan “on emir” ilkelerine bir göndermedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://pastafarians.org.au/tenets/
5 İHAM, de Wilde v. Hollanda, 9476/19, 09.11.2021.
6 Gök cisimlerinin, insanların şahsiyeti ve kaderine etkisini inceleyen, bilimsel geçerliliği bulunmayan sözde bilim (Pseudoscience).
7 İHAM (Büyük Daire), Lautsi ve diğerleri v. İtalya, 30814/06, 18.03.2011, par. 58.