Yazar: Ar. Gör. Selin Sadi
Yapay zekâya dayalı sistemler gün geçtikçe daha yaygın hale gelmektedir. Günlük hayatta yapay zekânın dokunmadığı alan neredeyse hiç kalmamıştır. Eğitim, üretim, finans, hukuk, tarım, otomotiv, sağlık, savunma ve havacılık başta olmak üzere çeşitli alanlarda özellikle verimliliği artırma, insan hatası riskini azaltma, hızlı karar alma gibi avantajları bulunmaktadır. Bu noktada teknolojinin de gelişmesiyle birlikte yakın gelecekte robot hakimler ve cerrahların kullanılacağı fikrine artık uzak kalınamamaktadır. Ancak, belirli bir otonom seviyesine sahip, kendi kendine karar verebilen ve bu kararları uygulayabilen yapay zekâya sahip donanımlar artarak sistemler karmaşık hale geldikçe, sağladığı yadsınamaz faydaların yanında, getireceği risklerle de karşı karşıya kalınacaktır. Örneğin, neredeyse her alandan veri toplaması sebebiyle, özel hayatın gizliliği başta olmak üzere çeşitli insan haklarının ihlali meydana gelebilecek veya yapay zekâya sahip varlıklar suç amaçlı kullanılabilecektir. Ayrıca yapay zekâya sahip robotiklerin kullanımının artmasıyla birlikte emek yoğun sektörlerde istihdam azalacaktır. Tüm bu risklerin yanında, yapay zekânın otonom hareketi sonucu meydana getirebileceği zarardan sorumlu tutulabilecek bir sorumluluk süjesinin de belirlenmesinin gerekmektedir. Bu noktada yapay zekânın hukuki sorumluluğu noktasında öncelikle onun hukuki statüsü tartışılmalıdır.
1. Yapay Zekâ Nedir?
Yapay zekâ; veri, algoritma ve bilgisayar gücünü kullanarak problem çözebilen, makine öğrenmesi ve derin öğrenme kavramlarıyla birlikte insan gibi düşünme, insan gibi hareket etme, rasyonel düşünme ve rasyonel hareket etme yetilere sahip olması hedeflenen bir sistemdir1. Oluşturulan bu sistem, makine öğrenmesi sayesinde çevresinden deneyimleyerek öğrenip doğruluk oranını arttırır; derin öğrenme sayesinde ise daha büyük verilerin yapay sinir ağları aracılığıyla hızla öğrenimi sağlanır.
Yapay zekâ; dar yapay zekâ, genel yapay zekâ ve süper yapay zekâ olmak üzere üç başlık altında incelenebildiği gibi, analitik, insandan esinlenen ve insanlaştırılmış yapay zekâ olarak da sınıflandırılabilmektedir2. İleride bir kişilik tanınmasının gerekip gerekmediği noktasında yoğunlaşılacak yapay zekâ sistemleri, sınırlı yeteneğe sahip, insan tarafından müdahale edilen sistemler değil; belirli bir özerkliğe sahip ve tek başına karar alan sistemlerdir. Dolayısıyla bu tartışma özellikle insan müdahalesinin az olduğu, donanımın özerk kararlar aldığı, kısacası otonomi seviyesinin arttığı noktada karşımıza çıkar. Bir robotun özerkliği, dış kontrol ve yetkiden bağımsız olarak karar alma ve bunları dış dünyaya uygulama yeteneği olarak tanımlanabilir3.
2. Yapay Zekâya Hukuki Kişilik Tanınması Gerekli Midir?
Yapay zekâya sahip tam otonom bir otomobilin, aldığı karar ile harekete geçmesi sonucu bir trafik kazasının meydana gelmesi veya tıp sektöründe hastalıkların teşhisinde kullanılan yapay zekâlı sistemin yanlış teşhis ve tedavi yöntemi belirlemesi durumlarında meydana gelen zarardan kimin sorumlu tutulacağı tartışmalıdır. Yapay zekânın bağımsız karar vermesi ve sistemin üreticisi, geliştiricisi veya kullanıcısının eylemlerinden bağımsız olarak verdiği özerk kararı uygulamasının sonuçlarından bu kişileri sorumlu tutmanın isabetsiz olacağı ileri sürülmektedir4. Tartışmalar, zararın giderilmesi bakımından yapay zekâya bir statü verilmesinin gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bir görüşe göre, yapay zekâya sahip donanımlar her ne kadar bir otonom seviyesine sahip olsalar da bir hakkın süjesi değil yalnızca objesi olabilirler. Dolayısıyla onlara eşya statüsünden farklı bir statü verilmesine gerek yoktur. Ancak söz konusu görüş, yapay zekânın basit bir eşya olmaması sebebiyle eleştirilmiştir5. Diğer yandan başka bir görüş de kölelik statüsü görüşüdür. Bu görüşe göre, yapay zekâya sahip varlığa eşya statüsünün verilmesi uygun olmayıp, bu statüden fazlasının da verilmesi isabetli değildir, dolayısıyla yapay zekâya sahip sistemlerin hukuki statüsünün köle olması gerektiği ileri sürülmüştür. Bu görüş de çağdaş hukuk sistemlerinde kölelik kavramının artık kabul görmemesi, hatta eşya görüşüne nazaran politik anlamda daha sıkıntılı bir teori olması gerekçeleriyle eleştiriye uğramıştır6.
Diğer yandan başka bir görüş, yapay zekâlı sistemlerin gerek eşya gerekse köle olarak kabul edilemeyeceği, bu sistemlere bir kişi statüsü tanınması gerekliliği noktasında yoğunlaşmaktadır. Yapay zekânın kanunlar önünde kişi olarak tanınması gerekliliği hususunda iki temel gerekçe bulunmaktadır. Birincisi, gittikçe karmaşıklaşan yapay zekâya dayalı sistemlerin herhangi bir zarara sebep olduğu durumda meydana gelen zararın tazmini için bir sorumlu aramak; ikincisi ise sistem doğru işlediğinde ödüllendirecek bir varlığın olmasını sağlamaktır7. Örneğin, yapay zekâya kişilik tanındığında, ürettiği eserlerin fikri mülkiyet alanında söz konusu robotik tarafından sahiplenilmesine izin verilmesi söz konusu olabilecektir8.
TMK md. 8’e göre, “Her insanın hak ehliyeti vardır.”. Bu noktada hak ve borçlara sahip olmak bakımından gerçek kişilik için “insan” olmak temel alınmıştır. Ancak hukuk düzenimizde, insanın faniliği ve gücünün sınırlılığı sebebiyle ekonomik ve manevi alanda gerçekleştirmek istedikleri daha büyük işleri başarmak üzere oluşturulan topluluklara da kişilik tanımıştır11. Söz konusu tüzel kişiliğin, cins, yaş, hısımlık gibi insana özgü haklar dışında hak ve borç altına girebilmesi mümkündür. Diğer yandan medeni hukuk tüzel kişilerinin yanında kamu hukuku kurallarına göre kurulan kamu tüzel kişileri de mevcuttur. Gerçek kişiliğin yanında bağımsız tüzel kişiliğin tanınmasında sosyal ve siyasal düşünceler rol oynamış ve uzun bir süre gerekmiştir. Bu fikirden yola çıkılarak sosyal gereklilik neticesinde özerk karar alabilen yapay zekâya dayalı sistemlerin meydana getirdiği zararlardan kendilerinin sorumlu olabilmesi için ileride onlara bir kişilik tanıma yoluna gidilebileceği ifade edilmiştir. Bu görüşün gerekçesi, bu tür sistemlerin zaman geçtikçe daha üstün yeteneklere sahip olması sebebiyle basit bir eşya olarak görülemeyeceği fikridir.
4. Yapay Zekâya Hukuki Kişilik Tanınması Gerektiği Yönündeki Görüşler
Yapay zekânın kişi olarak kabul edilmesi gerektiği görüşlerinden ilki, eşya ve köle teorilerini reddedip yapay zekânın “tüzel kişi” olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşüdür. Bu görüşe göre, yapay zekâ ile onu yaratan veya yöneten kişi arasında dernek ve dernek yönetim kuruluna benzer hukuki bir bağlantı bulunmaktadır; dolayısıyla ona bir tüzel kişilik verilmelidir. Ayrıca tüzel kişiler de sadece hukuk düzleminde kabul edilen yapay varlıklardır, bu noktada yapay zekâya sahip varlık da hukuk düzleminde tüzel kişi olarak kabul edilebilir. Bu görüşün uğradığı eleştirilerden en önemlisi, derneklerde ortak amaç unsurunun ön planda olması ancak yapay zekâya dayalı sistem ile onu yöneten kişinin ortak amacının söz konusu olmamasıdır12. Ayrıca yapay zekâlı sistemler için ayrı bir tüzel kişilik statüsü oluşturmaya yönelik görüşler, tüzel kişiliğin yapay zekâya uygulanabilirliği bakımından da eleştirilmiştir13. Çünkü tüzel kişilerin bir kişiliğe sahip olması sadece borçlardan sorumlu olması sonucunu doğurmaz; aynı zamanda tüzel kişi dava açabilir, sözleşme yapabilir veya mal sahibi olma gibi haklar da edinebilir ki bu gibi hakların yapay zekâya nasıl adapte edileceği tartışmalıdır.
Diğer yandan yapay zekânın, insandan ayırt edilemezlik noktasına geldikçe, şirketler gibi tüzel kişilik değil, gerçek kişilik ile karşılaştırılabilir bir statüye sahip olmaları gerektiği fikri de ortaya atılmıştır. Bu noktada yapay zekâya “insan olmayan kişi” statüsünün verilebileceği ifade edilmiştir. Ancak bu görüş, yapay zekânın sahip olacağı hakların nerede başlayıp nerede biteceği noktasında belirsizliğe sebep olabileceği yönünden eleştirilmektedir. Ayrıca yapay zekânın insanın sahip olduğu özgür iradeye sahip olup olamayacağı da tartışılan meselelerden biridir.
Doktrinde yapay zekâya hukuki kişilik kazandırılabilmesi için bazı kriterler aranmaktadır; çevresel etkileşim, karmaşık düşünme ve iletişim kabiliyeti, hayat amacını ve planlarını gerçekleştirebilecek nitelikte kişisel kabiliyet ve bilinç düzeyi ve toplumda yaşama kabiliyeti14. Ancak bunlar kanun koyucuya yapay zekâ için bir kişilik statüsü verilmesi noktasında yalnızca bir fikir verebilir.
Yapay zekânın hukuki kişiliği noktasında başka bir görüş de Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonu tarafından yapay zekâ hususunda yeknesak hukuki düzenleme sağlanması için 2017’de yayınlanan Robotik Tavsiye Raporu’nda15 ortaya atılmıştır. Raporda, dışarıdan müdahale olmaksızın kendi kendine karar alabilen ve buna göre hareket edebilen yapay zekâlı varlıklara gerçek kişilik verilmesinin mümkün olmaması sebebiyle şimdilik “elektronik kişilik” tanınması tavsiyesinde bulunulmuştur. Buna göre yapay zekâlı sistemin zarara sebebiyet verdiği durumlarda sorumluluğunun belirlenmesi noktasında yeni bir kişilik kategorisi belirlenecek ve kusur unsurunun bulunmaması sebebiyle ayrı bir kusursuz sorumluluk türü şekillendirilip sorumluluk söz konusu robotik sistemlere verilebilecektir. Bu noktada resmi bir sicil ile yapay zekâya numara verilerek söz konusu kişilik kayıtlanacak, zararlar zorunlu sigorta sistemine benzer bir sistem üzerinden ve oluşturulacak belirli fondan karşılanacaktır. Ancak bu durumda da kişilik sadece bir formalite olarak kalacaktır16. Kaldı ki 20 Ekim 2020 tarihli Yapay Zekânın Hukuki Sorumluluk Usulü ile ilgili Avrupa Parlamentosu Kararı17’nda, yapay zekâ sistemlerine tüzel kişilik verilmesinin gerekli olmadığını, yaygın olarak kabul edilen sorumluluk kavramlarına uygun olarak, yapay zekâ sistemi ile ilişkili riski yaratan, sürdüren veya kontrol eden tüm kişileri sorumlu kılarak yine de bu engelin aşılabileceği ifade edilmiştir. Bu noktada sırf sorumluluğun belirlenmesi için yapay zekâya elektronik kişilik verilmesi görüşünün zayıfladığı söylenebilir.
5. Değerlendirme
Yapay zekâya dayalı sistemlere kişilik tanınması gerektiği yönündeki fikirler bir noktada fonksiyonel olmakla birlikte yeterli değildir18. Felsefi anlamda kişilik fikrinden yola çıkarak bilinç, özgür irade veya psikoloji, kısacası insan faktörünün etkilerini de göz ardı ederek yapay zekâya gerçek kişiliğe yakın bir kişiliğin verilmesi isabetli olmayacaktır. Bir varlığa kişilik tanınması, onu hukuk düzeni içinde hak sahibi yapmak, onu hak ehliyetiyle donatmak anlamına gelir. Kanun koyucu, bir varlığa kişilik tanırken ona üstünlük, imtiyaz vermektedir19. Bu sebeple insan olmayan kişi veya tüzel kişi benzeri öneriler, verilecek hak ve yükümlülüklerin belirsizliğinin doğuracağı riskler dolayısıyla dikkatle yaklaşılması gereken kavramlardır. Yapay zekâya dayalı bir sistemin meydana getirdiği zararın tazmini için yakın gelecekte yapay zekâya kişilik tanınmasına ihtiyaç olmadığı söylenebilir. Bu noktada 2021 tarihli Avrupa Yapay Zekâ Tüzüğü Teklifi’nde ortaya atıldığı gibi, riske dayalı bir yaklaşım ile yapay zekânın meydana getirdiği zararlardan yapay zekâ sağlayıcıları ile kullanıcılarının sorumluluğunun kabul edilmesi uygun olabilir. Ancak, hukukumuzda yapay zekâya sahip varlıklar halen eşya statüsünde olup, hızlı teknoloji ve sosyal gereklilikler sebebiyle çok da uzak olmayan bir gelecekte kişilik tanınıp tanınmayacağı hususu değerlendirilmeye muhtaç hale gelebilir.