Yazar: Arş. Gör. Merve Selin Şohoğlu
Gaziantep’te sahipli pitbull cinsi bir köpeğin bir kız çocuğuna saldırmasının ardından; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sahipsiz hayvanların yerinin barınaklar olduğunu söylemesi üzerine kamuoyunda bazı tartışmalar başladı. Konunun vicdani boyutu bir yana, hukuki açıdan konuyu irdeleyeceğim.
Bu yazıda, saldıran köpeğin sahipli ve “yasaklı” cins köpek olması ve sahipsiz hayvanların yerinin barınaklar olduğu söylemi iki farklı duruma ilişkin olduğu için; köpeğin sahipli ve yasaklı olması durumu incelenecektir. Hayvanları Koruma Kanunu madde 14’te Pitbull Terrier, Japanese Tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaklanmıştır. Buna aykırı davrananların aynı Kanun’un 16. maddesine göre hayvan başına üç bin Türk Lirası idari para cezası ile cezalandırılacağı öngörülmüştür. Aynı zamanda Kanun’un geçici 3. maddesine göre Çevre ve Orman Bakanlığı’nca yapılacak düzenleme yürürlüğe konuncaya kadar; Pitbull Terrier, Japanese Tosa, Dogo Argentino, Fila Brasilerio türlerini veya bunların melezlerini üreten, sahiplenen, sahiplendiren, barındıran, besleyen, takas eden, sergileyen, hediye eden ve bunların ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapana hayvan başına on bir bin Türk Lirası idarî para cezası verileceği ve bu hayvanlara el konulup, hayvanların belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürüleceği düzenlenmiştir. Birinci fıkra kapsamına giren hayvanları 9.7.2021 tarihine kadar sahiplenmiş olanlardan ve 14.01.2022 tarihine kadar hayvanlarını kısırlaştıran ve buna dair belgeyle birlikte Bakanlığa başvurarak veri tabanına kayıt ettirenler hakkında, idari para cezası ve hayvana el koyma yaptırımı uygulanmaz. Kısırlaştırma işlemi için maddenin yürürlüğe girmesinden önce gebe kalmış hayvanların doğum yapması, yavruların dört aylık olması beklenir. Bu noktada hayvan severlerin ve “yasaklı” hayvan sahiplerinin eleştirisi belirlenen tarihe kadar, kısırlaştırılması mümkün olmayan hayvanlar yönündendir. Örneğin, kısırlaştırma yaşı henüz gelmemiş küçük yahut çok yaşlı hayvanlar için kısırlaştırma yapılması ölümle sonuçlanabilecektir. Her ne kadar söz konusu düzenlemede açıklık olmasa da, böyle bir durumda belirtilen tarihe kadar kısırlaştırma yapılmaması halinde, hayvan ve hayvan sahipleri lehine zorunluluk hali ileri sürülebilecektir. Bu noktada eleştirilmesi gereken diğer husus, 9.7.2021 tarihinden sonra yasaklı ırkların kısırlaştırılmış dahi olsa, sahiplenilmesinin Bakanlık tarafından düzenleme çıkıncaya kadar yasak olmasıdır. Bu durumda zamanında insan ırkı tarafından dövüştürme amacıyla ya da damızlık olarak kullanılan canlar, kendi kaderlerine terk edilmiştir. Ayrıca bu heveslerle söz konusu cins köpekleri satın alan bazı hayvan sahipleri, yaptırımla karşılaşma olasılığından kaçmak için, hayvanları sokağa terk etmişlerdir ki bu durum, hem insanlar hem de hayvanlar açısından tehlike yaratmaktadır.
Aynı zamanda Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığının valiliklere ve belediyelere gönderdiği genelge ile konuyla ilgili olarak tehlike arz eden bu hayvanlardan, Hayvanları Koruma Kanunu'nda ve Tarım ve Orman Bakanlığının ilgili genelgesinde gösterilen usulde sahiplenilmiş olanların ağızlık ve tasma takma zorunluluğu ile halkın yoğun olarak bulunduğu yerlere ve çocuk oyun alanları ve parklarına girme yasağına kati suretle uyulmasının sağlanacağı; bu yasağın ikinci kez ihlalinde, bu hayvanlara ilgili birimler ve kolluk kuvvetleriyle iş birliği içinde el konulacağı ve bu hayvanların, bakımevlerinde rehabilite edileceği, burada tutulacağı bildirilmiştir. Aynı zamanda tehlike arz eden bu hayvanların sahipleri, hayvanı en yakın bakımevine bırakmayı isterse bu talep geciktirilmeksizin yerine getirilerek, rehabilite edilen hayvanın bakımevinde tutulacağı düzenlenmiştir.
Bu noktada kısaca şuna da değinmek gerekir, hayvanın “yasaklı” tür olup olmamasından bağımsız olarak, sahipli hayvanın saldırması ve zarara yol açması halinde, genel hükümlere göre, hayvan sahibinin hukuki ve cezai sorumluluğu da doğabilecektir.
Borçlar Kanunu 67 ve 68. maddeler gereğince, bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Söz konusu sorumluluk hali, kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiğinden, hayvanın bakımını veya yönetimini üstlenen kişi, zararın doğmasında kusurlu olmasa dahi doğan zarardan sorumludur. Ancak, hayvan bulunduran, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumluktan kurtulur. Bununla birlikte, hayvanın, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olması halinde, hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu etme hakkı da saklıdır.
Hayvan sahibinin sorumluluğu bir yana; insanlar tarafından vahşice koşullar altında dövüş köpeği olmaya zorlanan bu hayvanların istismarının cezasını hayvanlara kesmek akla ve vicdana uygun değildir. Burada hayvanlara kesilen cezadan kasıt, barınak koşullarını iyileştirmeden rehabilite adı altında hayvanları ölüme terk etmektir. Bu noktada ise idarenin sorumluluğu başlamaktadır. Yasaklı hayvanların üretilmesi, satılması, yurtdışından kaçak olarak getirilmesi, damızlık olarak kullanılması yahut dövüştürülmesi etkin yaptırımlarla engellenmediği sürece, hem insanların hem de hayvanların canı yanmaya devam edecektir. Aynı zamanda, hayvanlara bakımevi kurmak, hayvan hastanelerini desteklemek ve geliştirmek yerel yönetimlerin sorumluluğundadır. Hayvan barınaklarının koşulları iyileştirilmeden hayvanları barınaklara toplamak, ölümlerin insanların gözü önünde olmaması dışında, hiçbir şey sağlamayacaktır.