Yazar: Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu
YZ alanındaki teknolojik gelişmeler ve yarattığı sosyokültürel değişimlerin somutlaştırılması, yasa hatta anayasa koyucunun önünde bir sorun olarak görülmeye başlamıştır. Otonomlaşmış1 karar verme sürecine ilişkin henüz hiçbir anayasa ya da uluslararası belgede bir düzenleme yer almamaktadır. Fakat makinelerin verdiği kararlara karşı koruyucu anayasal düzenlemeler üzerinde çaba gösterilmektedir. Bu çabalar, az da olsa ürünlerini vermektedir. Teknolojik gelişmeler bağlamında insan onuru garantisinin somutlaştırmasına ilişkin uluslararası düzenlemeye örnek olarak AB Temel Haklar Şartı’nın 3/2. maddesinde yer alan insan klonlanmasına ilişkin mutlak yasak gösterilebilir. Anayasal bir örnek ise Bremen Eyalet Anayasası’nın 12. maddesinde yer alan ilkesel hükümdür; “İnsan, teknik ve makineden daha yüksektedir.” Bu düzenleme, Asimov’un kısa öyküsündeki robotların ikinci kuralını çağrıştırmaktadır; “Robotlar, insanların verdiği emirlere uymalıdır.”
2. YZ ve Hukuksal Kişilik
Günümüzde robotların hukuk sisteminin geneli tarafından bir eşya olarak değerlendirildiği söylenebilirse de otomatik ve kısmen özerk ağ sistemleri, insan davranışına ve yeteneklerine yakınlaşmasının yarattığı belirli karışıklık ve öngörülmezlik olgusu nedeniyle yanlış (kusurlu) karar ve işlevlerindeki yetki ve sorumluluğun açıkça belirlenmesi ve birbirinden ayrıştırılması zorlaşmakta ve hukuk sisteminin yeni doğan bu ihtiyaçlara uydurulması gereği ortaya çıkmaktadır.2
Kişiler hukuku bağlamda YZ sistemlerinin kendine özgü bir tüzel kişilik ile donatılması düşünülmüştür. AB Parlamentosu bu konuda akıllı robotlar ve özerk sistemler için “elektronik kişilik” önermiştir.3 Kendi hak ve yükümlülükleriyle donatılmış bağımsız bir hukuki aktör olarak böyle bir hukuki kişiliğin sorgulanması, yukarıdaki tespitler sonrasında bir zorunluluk haline gelmiştir.
Geçerli hukukumuza göre hukuki kişi olabilmek için hak ve yükümlülüklere sahip olabilme ehliyeti aranır. Bu kapsamda gerçek kişiler (yaşayan insanlar) ve kişilerin veya eşyaların sürekli ve bir amaca bağlı olarak örgütlenmesiyle oluşturulan tüzel kişiler yer almaktadır. Ayrı bir hukuki kişiliği hukukumuz tanımamaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki bu ayrım hukuk politikasının bir gereğidir; zorunlu değildir. Başlangıçta Savigny, hukuk kişilerini, Kant’ın belirlediği zamanın ruhuna göre tanımlamıştır. Buna göre hak öznesi, insan kavramıyla çatışmaktadır. Sadece gerçek kişilerin değil, bilinç, irade ve duygu sahibi olmayan sosyal kesimlerinin de hak ve yükümlülüklerin temsilcisi olarak geçerliliği kabul edilmiştir. Bu konuyu Radbruch, 1905’de şöyle ifade etmiştir; “Kişi olmak, hukuk düzeninin kişileştirme işleminin bir sonucudur. Fiziki ve hukuki tüm kişiler, hukuk düzeninin bir yaratımıdır. Gerçek kişiler de dar anlamda bir tüzel kişidir.”4
Hukuki kişiliğin bir iç hukuk işlemine bağlı olması durumunda, e-kişiliğin de tartışılması gerekecektir. Borçlar hukuku bağlamında ortaya çıkan ilk soru şudur; “zayıf YZ” bakımından bir sorumluluk açığı var mıdır? Zayıf YZ, e-kişi olarak bir hukuki sözleşmenin tarafı ve haksız fiillerinden dolayı hukuki bir sorumluluğu olabilir mi? Örneğin bir sürücüsüz araba birini ezerse sorumlu kim olacaktır? Arabayı satan şirket mi, belli bir alt sistemi üreten mi5, sahibi mi, yoksa arabanın kendisi mi? Yapay zekaların şirketler gibi tüzel kişilere6 mi, hayvanlara mı, yoksa eski hukuk sistemlerindeki kölelere7 mi daha çok benzetilebileceği hakkında tartışma sürmektedir. “Bakıcı sürücünün” de bu sorumluluğu üstlenebileceği ileri sürülebilmektedir.
Görüldüğü gibi özerk YZ sistemlerinin sorumluluğu konusu gayet çetrefil bir konudur. Özel hukuk bakımından YZ hakkında birçok bilimsel görüş ileri sürülmüş ve bu konuda bir literatür oluşmuştur.8 Ancak ceza hukuku alanında özellikle kusur ve yaptırım konularında soru işaretleri halen sürmektedir.9
a. Demokrasi ve Düşünce Özgürlüğü
Dijitalleşme, sivil toplum için çok önemli olan düşünce oluşumu bakımından da damgasını vurmaktadır. Düşünceler artık sadece klasik kitle iletişim araçlarıyla oluşturulmamakta, algoritmalar, filtre baloncukları, yankı odaları10, fake haberler ve sosyal medya botları11 ile belirlenmektedir. Bunun ortaya çıkardığı meydan okumayla, mevcut hukuk düzeni başa çıkamamaktadır. Bu durumda somut düzenleme araçlarının önerilmesi ve tartışılması gerekmektedir.12
Nitekim Alman Federal Anayasa Mahkemesi de yakın tarihli bir kararında bu tehlikeye dikkat çekmiştir; “Kullanıcıların ilgi ve eğilimlerini hedefleyen içeriklerin algoritmaların da yardımıyla ısmarlanması, tek yönlü düşünce oluşumunun güçlenmesi tehlikesine yol açmaktadır.”13
Seçmen davranışlarının çevrimiçi ortamdaki robotlar yoluyla analiz edilip etkilenmesi bakımından yapay zekanın seçim hukukunda da etkisinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
YZ, kullanıcılarıyla ilgili pek çok verinin silsile halinde kaydedilebilmesini mümkün kılmaktadır. Bu durumda sağlık parametreleri, okuma alışkanlıkları, yer bilgisi, enerji kullanımı sürüş tarzı vb. veriler üçüncü kişiler tarafından elde edilir ve değerlendirilirse kullanıcının kişiliği üzerinde bir profil oluşumunu olanaklı kılacak geniş bir çıkarımda bulunulabilir. Örneğin spor/sağlık takipçisi bir bileklik sadece egzersiz rutinini değil, madde kullanımını ve kişiye özgü biyometrik verilere ulaşımı da sağlayabilecektir. Bu veriler işverenler, sigorta şirketleri tarafından ekonomik ayrımcılıkta kullanılabilir. Bu durumda bu verilerin kimliksizleştirilmesi ve anonim hale getirilmesi bir gereklilik halini almaktadır. Genel kişilik haklarının özel bir görünümünü oluşturan bu hak bağlamında çipi etkisiz hale getirme hakkı / verilerin silinmesini isteme hakkı ve unutulma hakkı da tanınmalıdır.14
Nitekim AB Adalet Divanı 2014 yılında, AB vatandaşlarının, söz konusu kişiyi ilgilendiren bilginin yanlış, geçmişte kalmış, alakasız ve yersiz olduğu durumlarda arama motorlarının arama sonuçlarındaki kişisel bilgilerin kaldırılmasını talep etme hakkı olduğuna karar vermiştir.15
İlgilinin verilerine gizli erişim gereken zorunlu hallerde ise özel yaşamın biçimlendiği çekirdek alanı16 koruyacak özel yasal önlemlere ihtiyaç duyulacaktır.17 Nitekim AB’de 25 Mayıs 2018 tarihinde yürürlüğe giren Genel Veri Koruma Tüzüğü’nde (GDPR) akıllı sistemleri de kapsayacak önemli bir ilke bulunmaktadır; “tasarımdan itibaren gizlilik”. Bu ilke uyarınca veri koruma önlemleri ürünün henüz tasarım aşamasında sisteme entegre edilmelidir. Buna göre GDPR tarafından öngörülen asgari yükümlülükler akıllı robotun yazılımında yer almalıdır.18 Örneğin Oslo toplu ulaşım kurumu, kullanıcıları hakkında hassas kişisel verileri depolayan Londra metrosu seyahat kartından farklı olarak kullanıcı hakkında önemli hiçbir veriyi saklamayan tekil, konum bildiren bir hizmet sunmaktadır.19