Yazar: Ar. Gör. Merve Selin Şohoğlu
Bültenimizin bu sayısında röportajımız Türkiye’ nin tanınan kadın hukukçularından sayın Aysel Çelikel ile. Beyoğlu Kız Lisesinden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitiren Aysel Çelikel, 1974 - 1975 yıllarında Almanya’da bir üniversitede çalıştı, profesörlük unvanını ise 1977'de aldı. 1994-1999 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı görevini yaptı. Rektör Kemal Alemdaroğlu'nun uygulamalarına karşı çıktığı için pek çok öğretim üyesiyle birlikte Hukuk Fakültesi Dekanlığı’ndan istifa etti. Ocak 2001'den itibaren Cumhurbaşkanlığı kontenjanından Yükseköğretim Kurumu üyeliğine atandı. 3 Kasım 2002 Türkiye genel seçimleri öncesi tarafsız ilk ve tek kadın Adalet Bakanı olarak görev yaptı. 2003-2006 yılları arasında İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde iki dönem Hukuk Fakültesi dekanlığı yapan Çelikel, 2000 yılından itibaren Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapmıştır. Ayrıca 2010 yılı sonu itibarıyla İstanbul Barosu'nca Türkiye Barolar Birliği delegeliğine seçilerek 2016'ya dek delegelik görevini sürdürmüştür.
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Türk Hukukçu Kadınlar Derneği'nin kurucularındandır. 26 Mayıs 2009 tarihinde Türkan Saylan'ın ardından ÇYDD Başkanlığı'na seçilmiştir.
1. Kendi öğrencilik döneminizi düşündüğünüzde sizce hukuk eğitimiyle ilgili neler değişti?
Çok çalışmak, çok okumak ve konular üzerinde düşünmek isteyen bir eğitimdi. Hocalarımız her konuda donanımlı bilim insanlarıydı. Ders geçme notu en az 100 üzerinden 50 idi; uygulamalı derslerden başarı için –ki derslerin büyük çoğunluğu uygulamalıydı- yazılı ve sözlü sınavdan geçmek gerekiyordu. Yazılıdan geçip, sözlüden kalmak; o dersten başarısız olmak demekti. Yazılı hakkınızı kaybetmemek için çok çalışmak ve sözlüden de geçmek mecburiyetindeydik.
Son yıllarda hukuk eğitimi, eski ciddiyetini kaybetti. Sözlü sınavlar kalktı. Başarı notu düşürüldü. Bazı vakıf üniversiteleri -tabii istisnalar hariç- ticarethaneyle bilim kurumunu birbirine karıştırıyor.
Öğrenciler liseden gerekli bilgi ve kültürü alamadan mezun oluyorlar. Birçoğu hukuki düşünebilme kapasitesine sahip olmadıkları için iyi hukukçu yetişmiyor diye düşünüyorum.
Yeni açılan hukuk fakültelerinde öğrencilerin derse ilişkin sorularına cevap verecek nitelikte ve sayıda öğretim üyesi olmadığı için eğitimin ciddiyeti ve saygınlığı azalıyor.
2. Günümüz Türkiye’sinde hukuk sistemi bakımından Sizce sorunlu noktalar nelerdir?
Hukuk sistemi bir demokrasi sorunudur. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü olan, insan hakları anlayışının geliştiği toplumlarda hukuk sisteminde eksiklikler olsa bile, sistemin yargı kararlarıyla adaletli bir biçimde işleyeceği bilinmelidir.
Hukuk sisteminin iyi işlemesi için yargının bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Günümüzde Türkiye’de gerek hukuk kuralları gerekse hukuki zihniyet açısından yargı bağımsız ve tarafsız olmadığı gibi; özellikle siyasetle ilişkili davalarda, iktidar yandaşı gibi bir durum sergilenmektedir.
3. Hukuk eğitimi ve sistemindeki bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?
Hukuk eğitimi ve hukuk sistemindeki sorunların çözümü, anılan konularda zihniyetin değişmesi ile bağlantılıdır. Demokratik ve insan haklarına dayalı bir sistem, hem eğitimde hem de yargıda esas alınmalıdır. Bilime verilen değer, siyaset ve hukuk bilincinin gelişmesi temel şarttır. Hukuk sistemi ile siyaset arasındaki bağlantı aynı zamanda hukuk eğitimi ve siyaset bilimi, siyasi tarih, ekonomi, sosyoloji, tarih ve matematik arasında da vardır. Sonuçta diyebilirim ki, her açıdan, eğitimde ve hukuk sisteminde kalitenin yükseltilmesi gerekir.