Bireysel Başvuruya İlişkin İçtüzük Düzenlemelerinin Anayasallığı Sorunu

MENU

Bireysel Başvuruya İlişkin İçtüzük Düzenlemelerinin Anayasallığı Sorunu

Yazar: Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu

Anayasa Mahkemesi (AYM), bireysel başvurunun usul ve esasına ilişkin çok sayıda konuyu İçtüzük hükümleriyle düzenlemektedir. AYM Kanunu’nun 48/51. ve 49/82. maddelerinde de kabul edilebilirlik (ilk) ve esasa ilişkin incelemenin usul ve esaslarını bu şekilde İçtüzük ile düzenleme yetkisinin AYM’ye verildiği görülmektedir.

Anayasa organı olmaya bağlı olarak temel bir hukuki sonuç zaten mevcuttur. Buna göre Anayasa’da açık bir yetkilendirme olmasa da anayasa organlarının kendi içtüzüklerini çıkarma yetkisi vardır. Nasıl Meclis çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütüyor ise yine bir anayasa organı olan AYM de iç örgütlenişi, yönetimi ve çalışma düzeni ile ilgili tamamlayıcı usuli düzenlemeleri kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütür. AYM’nin bu yetkisi onun örgütlenme alanındaki bağımsızlığından kaynaklanır. Buna göre, idari makamlar için geçerli genel hukuk kuralları, AYM’nin çalışma esasları hakkındaki kanunlarda ve içtüzüğünde hüküm bulunmayan hallerde uygulanır.3

Ancak önemle vurgulamak gerekir ki AYM’nin sahip olduğu bu içtüzük özerkliği, iç çalışma düzeni dışında yargılama usulünü kapsamaz. Anayasanın 149/3. maddesinde bu konunun açıkça yasa ile düzenlenmesi öngörülmüştür.4 Yine Anayasa’nın 148/5. maddesinde de bu zorunluluk bireysel başvurular bakımından açıkça teyit edilmektedir.5 Bu nedenle İçtüzük hükümleri, Anayasa ve AYM ile ilgili yasa hükümleriyle uyum içinde olmalıdır. AYM İçtüzüğü’nün maddi sınırları hakkında belirtilmesi gereken bir diğer nokta da içtüzük hükümlerinin bağlayıcılığının sadece kendi üyeleri için geçerli olduğudur.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında AYM Kanunu’nun 48/56. ve 49/87. maddelerinin, Anayasa’nın 149/3. ve 148/5. maddelerinin sözüne aykırı olduğu açıkça görülmektedir. Ne yazık ki AYM, Anayasa’ya aykırı bu yasal düzenlemelerden hareketle, yasa koyucunun düzenleme alanına girmesine rağmen anayasal yetkilerini aşarak yargılama usulüne ilişkin pek çok konuda İçtüzük ile düzenleme yapmaya devam etmektedir. AYM’nin özerk düzenleme alanının kapsamı dışında kalan ve Anayasa’ya aykırı bu İçtüzük hükümlerini sıralarsak;

1. AYM İçtüzüğü’nün daha ilk maddesinde amaç ve kapsam belirlenirken, “Anayasa Mahkemesinin (…) yargılama usul ve esaslarını (…) düzenlemek”ten söz edilerek, AYM’nin örgütlenme alanındaki bağımsızlığının (“usuli ve örgütsel özerklik”) sınırları aşılmıştır.

2. Kabul edilebilirlik kararı verecek olan komisyonların nasıl oluşturulacağına ilişkin AYM Kanunu’nda açık hüküm bulunmamaktadır. Bu konunun AYM Kanunu’nda (md. 22/28), İçtüzüğe bırakılmış olması, anayasal kanuni hâkim güvencesine de aykırılık oluşturmaktadır. AYM İçtüzüğü’nün 3/p maddesinde ise komisyonların iki üyeden oluşması öngörülmüştür.

3. Bireysel başvurular hakkında kabul edilebilirlik incelemesi yapma yetkisi olan Komisyonlarda, Başkan tarafından görevlendirilecek raportörlerin görev alanının kapsamı belirsizdir; yasal çerçevesi çizilmemiştir. Usulün büyük ölçüde raportör çalışmalarına ihtiyaç duyduğu yaklaşımının egemen olması, hukuk devleti açısından anayasal meşruluğu büyük ölçüde zayıflatmaktadır. Nitekim AYM İçtüzüğü’nün 3/h maddesinde yapılan değişiklik9 ile “Bölümler raportörüne başvuruların esasına ve gerektiğinde kabul edilebilirliğine ilişkin karar taslaklarını hazırlamak” görev ve yetkisi tanınmıştır.

4. AYM Kanunu’nun 50/4. maddesi gereği bireysel başvuruda Genel Kurul ancak Bölümler arası içtihat farklılıklarını gidermek üzere karar verebilecektir. AYM İçtüzüğü’nün 28/3. maddesinin ilk hali de Kanun’daki bu düzenlemeye uygun olarak kaleme alınmıştı. Ancak AYM ilk kararlarında Kanun ve İçtüzük’te öngörülmemiş olmasına rağmen Genel Kurul olarak toplanıp, Bölüm olarak karar almıştır. Daha sonra bu fiili duruma hukuksal bir dayanak bulma kaygısıyla AYM, İçtüzüğü’nün 28/3. maddesinde değişiklik yaparak, “konunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görülürse ilgili Bölüm dosyadan el çekebilir. Bölüm Başkanı başvuruyu Genel Kurul önüne götürmek üzere Başkana iletir.” hükmünü eklemiştir.10

Ne zaman Bölümlerin ne zaman Genel Kurulun karar verme yetkisine sahip olacağına ilişkin yasal düzenlemenin kapsamını genişleten bir düzenlemenin yine yasa koyucu tarafından yapılması gerekirken, AYM devreye girerek anayasal konumunun dışına taşmış ve İçtüzük hükmüyle kendi kendisini yetkilendirmiştir. Daha da vahimi söz konusu İçtüzük hükmünün Bölümlere verdiği yetkinin kapsamının belirsiz oluşudur.11

5. AYM Kanunu’nda kabul edilebilirlik kararlarının gerekçeli olmasının aranmamasına rağmen AYM İçtüzüğü’nün 33/2. maddesinde yapılan değişiklikle12, oy birliği sağlanamayan durumlarda başvurunun Bölüme gönderilmesini isteyen üyeye bunun gerekçesini yazma yükümlülüğü getirilmiştir.

6. AYM İçtüzüğü’nün 64/1. maddesinin ilk halinde başvuru süresinin başlangıcını tespit eden yargılama usulüne ilişkin bir hüküm yer almaktaydı.13 Ancak AYM içtihat yoluyla kendi İçtüzüğünü zımnen değiştirmiştir; “Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün yukarıda anılan maddesinde, bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak “başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği” tarihten söz edilmekte ise de bu ibarenin ihlale neden olduğu ileri sürülen nihai kararın öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir.”14 Bir yıl sonra da AYM, İçtüzüğünü de bu yönde açıkça değiştirmiştir.15

7. Her ne kadar kamu adına yapılacak savunmaların, Adalet Bakanlığınca koordine edilmesi gerekçesiyle, başvuru örneğinin Adalet Bakanlığına bildirilmesine ilişkin düzenleme (AYM Kanunu md. 49/2), kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerine; dolayısıyla Anayasa’ya aykırı olsa da her seferinde başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesinin yarattığı olumsuzluklar, AYM’yi İçtüzük değişikliği yapmaya sevk etmiştir. AYM İçtüzüğü’nün 71/2. maddesinde yapılan değişiklik16 sonrasında başvurular hakkında içtihadın oluşması veya ivedilikle karar verilmesinin gerekli görülmesi hallerinde Bakanlık cevabı beklenilmeden incelenmesine geçilmesine karar verilebilmektedir.17

8. AYM Kanunu’nun 49/5. maddesine göre bölümler, esas inceleme aşamasında, başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilir. AYM İçtüzüğü’nün “Tedbir kararı” başlıklı 73. maddesinde ise tedbir kararının ancak “Başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine, bölümlerce gerekli tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine” verilebilmesi öngörülmüştür.

AYM kendi yaptığı İçtüzüğü ile Anayasa ve Kanun’a uygun olarak temel hak ihlallerini giderecek yönde iç çalışma düzenine ilişkin düzenlemeler yapması gerekirken, görev yetki alanını aşmak suretiyle tedbir kararına ilişkin AYM Kanunu’ndaki düzenlemelerin uygulama alanını daraltmıştır. AYM Kanunu’nda bireysel başvuru konusu olabilecek tüm temel hak ve özgürlükler için getirilmiş olan bu geçici korumanın, İçtüzük ile yalnızca yaşam hakkı ile maddi ve manevi bütünlüğe yönelik (örneğin; işkence yasağı) tehlikelere indirgenmesi, bireysel başvuru ve bu kapsamda bir yan dava niteliğinde olan tedbir kurumunun getirilme amacıyla bağdaşmamaktadır. Tedbir kararının, sınırlayıcı olmayan bir hukuk politikası tercihiyle AYM içtihatlarında somutlaşmasına izin verecek bir hukuksal dayanak, AYM Kanunu düzeyinde sağlanmalıdır.

9. AYM Kanunu’nda herhangi bir düzenleme olmamasına rağmen AYM İçtüzüğü’nün 59/2-i maddesi uyarınca başvurucu, kimliğinin gizli tutulmasını talep edebilir. 2018 yılında İçtüzüğe eklenen yeni bir hüküm uyarınca bu kurala gerekçesi pek anlaşılmayan bir istisna getirilmiş ve usule ilişkin başvuru koşullarının araştırıldığı ilk inceleme aşamasında kişilik haklarının korunması göz ardı edilmiştir; “Komisyonlar, kabul edilemezlik kararı verilen başvurularda gizlilik taleplerini karara bağlamazlar.”

10. Başraportörlük, bireysel başvuruyu, İçtüzüğün 66/3. maddesi gereğince 30 günlük başvuru süresi içerisinde yapılmadığı gerekçesiyle idari yönden reddedebilmektedir.18 Ancak süre hesabı konusundaki yargılama hukukuna ilişkin bu değerlendirmeler, şekli eksikliklerle sınırlı olması gereken ön inceleme boyutlarını aşmaktadır.

11. AYM Kanunu’nda, pilot karar usulüne ilişkin hiçbir düzenleme yer almamasına karşın İçtüzüğün 75. maddesinde bu konuda ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir.19 Böylelikle melez bir kurumun yaratıldığı söylenebilir. Pilot karar usulü aslında AİHM’in içtihat yoluyla ürettiği bir karar türüdür.20

Pilot karar usulüne ilişkin AYM İçtüzüğü ile getirilen kapsamlı düzenlemeler, iç hukukla uluslararası hukuk arasındaki ayrımlar bir tarafa bırakılsa bile çeşitli hukuksal sorunlara yol açacak niteliktedir. Madde’nin 1. fıkrasında getirilen “Benzer nitelikteki başvurular idari mercilerce bu ilkeler çerçevesinde çözümlenir” hükmü, AYM’nin kendi yaptığı İçtüzük ile mahkemelere ait olan yargısal sorunu çözme yetkisini, idareye devretmesi sonucunu doğuracaktır ki bu sonuç kuvvetler ayrılığına dayalı bir hukuk devletinde mümkün olmamalıdır. Üstelik bu düzenlemenin, ihlalin doğrudan yasadan kaynaklandığı hallerde herhangi bir uygulama kabiliyeti de olmayacaktır.21

Aynı maddenin son fıkrasında ise AYM, yeni bir karar türü türetmiştir. Buna göre AYM bu (pilot) “karara konu yapısal soruna ilişkin benzer başvuruların incelenmesini erteleyebil”me yetkisine sahip olmuştur. AYM kendi koyduğu İçtüzük hükmüyle kendisine tanıdığı bu “erteleme” yetkisinin süresini de içtihat yoluyla “bir yıl” olarak belirlemiştir.22

AYM, pilot karar usulü ve bu usul kapsamında türettiği “başvuruların incelenmesini erteleme kararıyla anayasal yetkilerini aşmaktadır. Daha da vahimi bu yetki aşımıyla, paralel başvurulardaki yargısal koruma da kesintiye uğratılmaktadır.

12. Başvurucunun talebinden feragat etmesinin düşme kararı verilmesine yol açacağı AYM Kanunu’nda (md. 50/5) düzenlenmiş fakat istisnalarına AYM İçtüzüğünde yer verilmiştir (md. 80/2); “Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı” hâllerde feragat etkisiz kalabilecektir. İçtüzük ile getirilen bu istisnaların, yargılama usulüne ilişkin olduğu ve kanunla düzenlenmesi gerektiği açıkça ortadadır.

Yukarıda belirtilen tüm bu örnekler, bireysel başvuruya ilişkin usul hükümlerinin ilgili yasada bu kurumun niteliğine uygun ve gerektiği biçimde düzenlenmediğini göstermektedir. AYM’nin bu sorunu, anayasal usul hukukunun yargılama ilkeleri ve temel hak dogmatiğinin ilke ve esasları doğrultusunda içtihat yoluyla çözmeye çalışması gerekirken, yetkisini aşan İçtüzük hükümleri koymakla ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadını aktarmakla yetinmektedir. Oysa böyle bir çözüm yolu ileride daha zor usul sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Bundan kaçınabilmek için TBMM’nin AYM Kanunu’nun bireysel başvuruya ilişkin usul hükümlerini bir an önce gözden geçirerek geliştirmesi uygun olacaktır.

1 “Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir.”
2 “Esas hakkında incelemenin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir.”
3 Bkz. Kanadoğlu K. , Anayasa Mahkemesi, Beta Basım Yayım, İstanbul 2004, s. 5.
4 “Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir.”
5 “Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”
6 “Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir.”
7 “Esas hakkında incelemenin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir.”
8 “Bölüm ve komisyonların oluşumu ve iş bölümü ile ilgili hususlar İçtüzükle düzenlenir.”
9 6/11/2018 tarihli ve 30587 sayılı RG.
10 RG-5/3/2014-28932. Yine İçtüzüğün 10/1. maddesinin ı bendi gereği Başkana tanınan “Bölümlerin kararları arasında içtihat uyumsuzluğunun oluştuğu ya da oluşacağı kanaatine varıldığı hâllerde, Genel Kurulu bu konuyu görüşmek üzere toplantıya çağırma” görev ve yetkisi, aynı tarihte “Bölümlerin kararları arasında içtihat uyumsuzluğunun oluştuğu ya da oluşacağı kanaatine varıldığı veya Bölümlerce Genel Kurul tarafından karar alınmasının gerekli görüldüğü hâllerde Genel Kurulu toplantıya çağırmak” şeklinde değiştirilmiştir.
11 Nitekim Alman Federal Anayasa Mahkemesi Kanunu’nun 93c maddesinde Dairenin (Bölüm) bireysel başvurular hakkında hangi koşullar altında karar verebileceği ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre ilgili bireysel başvuru açısından belirleyici olan anayasal sorun hakkında FAYM (Genel Kurul) tarafından daha öncesinde karar verilmiş olması halinde Daire karar verebilecektir.
12 RG-5/3/2014-28932.
13 “Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
14 Fikret Güney, B. No: 2013/1936, 18/9/2013, § 23.
15 (Değişik: 5/3/2014 tarihli ve 28932 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İçtüzüğün 7 nci maddesi ile) “Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
16 RG-5/3/2014-28932.
17 Örnek olarak bkz. Youtube Llc Corporatıon Servıce Company ve diğerleri [GK], B. No: 2014/4705, 29/5/2014, § 4.
18 2013/4519 sayı ve 08/07/2013 tarihli idari ret kararı bu yöndeki ilk karardır.
19 Bu tespiti AYM de zımnen kabul etmektedir; “6216 sayılı Kanun'un 50. maddesi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını temin eden yollardan biri de İçtüzük'ün 75. maddesinde öngörülen pilot karar usulünün işletilmesidir.”, Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri [GK], B. No: 2018/14884, 27/10/2021, § 153.
20 Bu usulü, AİHM 2004 yılında Broniowski -Polonya’ya karşı davasında, AİHS’in 46. maddesine dayanarak geliştirmiştir. Bu içtihada göre, ilgili devletin hukuk düzenindeki sistematik problemlerden kaynaklanan ihlaller söz konusuysa, - örneğin kira hukuku, uzun dava süresi karşısında hukuki korumada eksiklik olan haller, insanlık dışı hapis koşulları vb. - böyle kitlesel başvuruların olduğu davalarda yapısal sorunu gidermek, davaları ulusal düzeyde çözmek amacıyla pilot karar usulü geliştirilmiştir, Broniowski v. Polonya, Nr. 31443/96, 22.4.2004.
21 Örneğin internet haber sitelerinde yayımlanan bir dizi habere erişimin engellenmesi kararı verilmesine yol açan 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinin, ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edilmesine doğrudan neden olduğu AYM tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen (Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri ( [GK], B. No: 2018/14884, 27/10/2021, § 133), bu pilot kararın Resmî Gazete’de yayınlandığı Ocak ayı içerisinde bile birçok internet sitesine erişim engellenmiş ya da silinmiştir. Ocak 2022’de engellenen bu internet siteleri için bkz. https://ifade. org.tr/engelliweb/ocak-2022de-erisime-engellenen-haber-ve-icerikler/ (E.T. 5.2.2022).
22 Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri [GK], B. No: 2018/14884, 27/10/2021, § 160; Hamit Yakut [GK], B. No: 2014/6548, 10/6/2021, § 134.