Trans Kimliklerin Tanınması ve Birbirimize Karşı Sorumluluklarımız

MENU

Trans Kimliklerin Tanınması ve Birbirimize Karşı Sorumluluklarımız

Karar İncelemesi: Trans Kimliklerin Tanınması ve Birbirimize Karşı Sorumluluklarımız
Yazar: Ar. Gör. İ. Tuana Öztunçel

Geçtiğimiz eylül ayında British Columbia Human Rights Tribunal tarafından Jessie Nelson’ın başvurusu üzerine verilen kararla yanlış zamir kullanımı ve cinsiyetlendirilmiş hitaplarda bulunmak suretiyle kişinin cinsiyet kimliğini yok saymak ayrımcılık yasağının ihlali kabul edildi. Buona Osteria isimli restoranda çalışmaya başlayan Jessie, iş yerinde transfobiyle karşılaşmak istemediği için iş sözleşmesinin kurulması esnasında trans bir nonbinary, genderfluid1 olduğunu ve they/them zamirlerini kullandığını işverenlerine bildirmişti. Brian Gobelle dışındaki iş arkadaşları kimi zaman hatalı olarak she/her hitabında bulunsalar da dil kullanımlarını değiştirmeye çabalıyor ve hata yaptıklarında özür diliyorlardı. Bazılarıysa hata yapma endişesiyle mesafeli davranmayı tercih etmişti. Diğer iş arkadaşlarının göstermeye çabaladığı hassasiyetin aksine Gobelle, geleneksel olarak kadınlar için kullanılan “pinky, sweetheart, sweetie, honey” gibi lakapları ısrarla kullanıyor ve Jessie’ye daima kadın olarak sesleniyordu. Jessie’nin kendisini defalarca uyarmasına ve eğer doğru zamirleri kullanmayacaksa kendisine ismiyle hitap edebileceğini birden fazla kez söylemesine rağmen Gobelle ona kadınmış gibi davranmayı sürdürdü.

Çalışanlar arasında gerçekleşen bir toplantıda kadın bir çalışan olan Stacy Coplin işyerinde “geri zekalı” gibi sağlamcı2 ifadelerin kullanılmasından ve cinsel saldırıyla ilgili zararlı şakalar yapılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Bunun üzerine Jessie, müşterilere görünüşlerine dayanarak cinsiyet atanmasının dışlayıcılığından, bir restorana gittiğinde kendisine kadın olarak hitap edilmesinin onu bulunduğu ortamdan tamamen koparttığından bahsederek trans kapsayıcı, cinsiyetsiz bir dil kullanma önerisinde bulundu. Her ikisinin öneri ve rahatsızlıkları da çalışma arkadaşları tarafından saldırgan bulundu. Toplantının ardından Gobelle, çalışma ortamını Jessie için rahatsız hale getirmek amacıyla elinden geleni yaptı, iletişimsiz davranarak siparişlerin gecikmesine sebep oldu ve işin ilerleyişini de sekteye uğrattı. Jessie, Gobelle’in transfobik tutumlarının kendisinde bıraktığı etkiyi ve cinsiyet kimliğini sildiğini, geçersizleştirdiğini mahkemede şu ifadelerle açıkladı:

“Bu inanılmaz derecede disforik3 bir his. Bütün hayatım boyunca kendimi ifade etmek, kim olduğumu anlamlandırabilmek ve bu dünyada bir yer edinebilmek için çabaladım. Buraya gelebilmek için çok fazla uğraştım ve çok şey yaşadım. Bir kişinin bilinçli olarak bu şekilde davranmasını bırakın insanlar bunu isteyerek yapmadığında bile her gün vermem gereken zorlu bir savaş mevcut.”

Jessie, Gobelle tarafından maruz bırakıldıklarından hâlihazırda haberdar olan müdürüne konunun ciddiyetini ve ısrarla devam eden davranışları anlatarak Gobelle ile konuşmasını istedi. Müdür, işle ilgili başka bir sorunun zaten Gobelle ile konuşulacağını, çok üstüne gidiyorlarmış gibi bir hisse kapılmaması için bu konuyu bir süre bekleteceklerini söyledi. Konuşmanın sürekli ertelenmesi ve kendisini güvende hissetmemesi sebebiyle müdürünün onayıyla konuşmayı Jessie yapmaya karar verdi. Gobelle, Jessie’yi tersleyerek konuşmayı reddetti ve nihayet konuşabildiklerinde ise Gobelle küfür de içeren bir dille Jessie’nin “dil polisliği yaptığını, ondan hoşlanmadığını, büyükbabalarının uğruna savaştıklarına karşı çıktığını, bir militan olduğunu” söyledi. Müdürlerine eğer Jessie çalışmaya devam ederse işten ayrılacağını iletti. Tartışma esnasında Jessie, Gobelle’in kendisini dinlemesi gerekliliğinde ısrar ederken dikkatini çekebilmek adına sırtına hafifçe vurmuştu. Bu olaydan birkaç gün sonra Jessie iş sözleşmesinin sona erdirildiğini ve sebebinin militanca davranması ve ekibe uyum sağlayamaması olduğunu öğrendi. Ancak asıl sebebin trans kimliği olduğunun farkındaydı.

Anlanmamak, Görülmemek ve Kendi Gerçekliğinle Onurlandırılmamak
Kimliğin belirlenmesindeki en önemli unsurlardan olan ismin vazgeçilemezlik, devredilemezlik ve kişiye sıkı surette bağlı olma niteliklerinin kişinin mevcut statüsünü etkilemesi muhakkak olduğundan kişinin isminin korunması devletin pozitif yükümlülükleri arasındadır (H.K., B. No: 2019/42944, 17/6/2021, § 36). Kişinin kendisi için seçtiği ve kendisini uyumlu hissettiği zamirler, onunla kurulacak iletişimin omurgası niteliğinde olduğundan; isim hakkının bütünleyici bir parçası olarak değerlendirilebilir. Mahkeme de benzer bir yaklaşımla zamirlerin kişinin kimliğinin temel bir parçası olduğu; özellikle trans, nonbinary ve diğer cis4 olmayan kişilerin zamirlerini doğru kullanmanın, onların eşit derecede saygıyı hak eden kişiler olduğunu doğruladığı; yanlış zamirler kullanıldığında güvenliklerine zarar verildiği ve dünyaya var olduklarını tekrarlamak zorunda bırakıldıkları değerlendirmesinde bulunmuştur.

Tatlım gibi kullanımı itibariyle cinsiyetlendirilmiş ifadeler, yakın bir ilişki içerisinde ve kişilerin kendilerini rahat hissettikleri bağlamların dışında kullanıldıklarında başlı başına ayrımcılığa dayanan sonuçlara yol açabilirler. Bir erkek tarafından bir kadın için kullanıldığında sebep olduğu etki; çocuk muamelesi yapmak, patronize etmek ve cinsiyetlendirilmiş hiyerarşileri güçlendirmektir (The Sales Associate/Aurora Biomed Inc. ve diğerleri, 2021, BCHRT 5 § 116). Gobelle’in kullanımı ise Mahkeme’ye göre Jessie’nin cinsiyet kimliğini silikleştirmiş ve aşağılamıştır. Dolayısıyla ayrımcıdır.

Mahkeme’ye göre eğer kendilerine iletilen ayrımcılık başka bir dezavantajlı grup ile ilişkili olsaydı, restoran tarafından ciddiyetle incelenecek ve önlenmeye çalışılacaktı. Nonbinary transların sosyal ilişkilerinde ve iş hayatlarında karşılaştıkları en temel problem; yaşadıkları ayrımcılığın ayrımcılık olarak dahi nitelendirilmemesidir. Ayrımcılık değerlendirmesi yapabilmek için öncelikle bir kimliğin tanınması, bu kimliğe sahip kişilerin yaşadıkları koşulların değerlendirilmesi ve deneyimlerinin dikkate alınması gerekir. Birçok insana göre nonbinary diye bir şey daha baştan yoktur. Eğer varsa da trans bir deneyim olarak algılanabilmesi, varlığının tanınması kadar zordur. Nonbinary olarak açılmak yalnızca önyargıyla karşılaşma ihtimalini beraberinde getirmez, aynı zamanda ne olduğunu açıklamak ve deneyiminin geçerliliğini kanıtlamak zorunda bırakılırsın. Kendini var edişinin belki de çok büyük bir kısmı, alelade bir nitelendirmeymişçesine karşılanır. Patriarka ve heteronormativitenin en temel ayaklarından olan ikili cinsiyet rejiminin gölgesi her zaman üzerindedir. Kimliğinin bir yargı kararıyla tanınması ve maruz bırakıldığın ayrımcılığın diğerlerinin yanında ikincil olmadığının kabulü, seni hayatın boyunca takip eden gölgeden uzaklaşabilmek için bir imkândır.

Gündelik diyaloglarda mütemadiyen yer alan hatalı cinsiyetlendirmenin, süregelen alışkanlıklara dayalı dil sürçmelerinden kaynaklandığı kategorik olarak iddia edilemez. Alışkanlıkları terk etmek zorlayıcı olabilir. Ancak özellikle belli bir sürenin geçişinden sonra esas konu, karşınızdaki insanı ne olarak gördüğünüzle alakalı hale gelir. Uzaktan tabureye benzettiğiniz bir eşyayı tabure olarak tarif etmenizin ardından bir masa olduğunu öğrenirseniz, ondan masa olarak bahsetmeye başlarsınız. Hatalı bir cinsiyet atamasıyla yaklaştığınız kişinin gerçekte olduğu cinsiyeti öğrendiğinizde -eğer onu olduğu haliyle görüyor ve kabul ediyorsanız- sizden beklenen benzer bir süreci izlemenizdir. Basit ve haklı görülebilir hatalara indirgenmeye çalışılan bu gibi süreçler tam da bu sebeple ayrımcıdır. Bir insanın özü söz konusu olduğunda; bir eşyanın özünü tanırken gösterdiğiniz adaptasyon, yerini “değişime dirence” bırakır. Bunun makulleştirilebilir bir yanı yoktur.

Öfkelenme Hakkı

Davalılar tarafından Jessie’nin Gobelle’in sırtına vurmasının uygunsuz bir davranış olduğu sıklıkla vurgulanmıştır. Bu sebeple Mahkeme, kişilerin ayrımcılık karşısında verdiği tepkilerin hangi koşullarda uygun kabul edilebileceğini, içlerinde bulundukları stresli durumu göz önünde bulundurarak değerlendirir. Ayrımcılık karşısında öfkelenme hakkımızın sınırlarını irdeler. Bir kişi ayrımcılığa karşı çıktığında, kendilerine iyi bilinen bir etiket yapıştırılır “problemli ya da uğraşması zor kişi” (Monsson/Nacel Properties, 2006 BCHRT 543 § 33). Mahkeme konuyu, Prof. Lynne Pearlman’ın çalışmalarına atıfla ele alır. Ayrımcılık çoğu zaman “kişilik” problemi maskesi altına gizlenir. Failler ayrımcılığı gizlemek için maruz bırakılanları saldırgan olarak karakterize ederler. Kimin kime ne yaptığı tersine çevrilir; direnmek, mücadele etmek ve öfke göstermek uygunsuz olarak değerlendirilir. Artık konu ayrımcılık değil, ayrımcılık karşısında verilen tepkidir. Bir diğer metot konuyu depolitizasyona uğratmak ve tarafların koşullarını eşitlemektir. Oysa ayrımcılık karşısında gösterilen öfke sağlıklı bir tepkidir. Eylemlerinin dikte ettiğinden daha değerliyim ve bu şekilde aşağılanmayı reddediyorum demektir. Ancak iş hukukundaki emre itaatsizlik terminolojisinin gelişimiyle bu bağlam “iki yanlışın bir doğru yapmadığı” klişesine indirgenmiştir.5

Mahkeme’ye göre Jessie’nin eylemini haksız bulmak onun ayrımcılıktan uzak bir işyerinde çalışma hakkıyla Gobelle’in davranışlarını değiştirmeme ve iş arkadaşına zarar veren davranışlarını sürdürme isteğini eşitlemektir. Gobelle’in sözlü saldırıları karşısında sırtına vurulmasını, eylemin fiziksel niteliği sebebiyle daha zarar verici görmek dilin gücünü ve ayrımcılığın etkisini hafife almaktır. Somut olay bağlamında, ayrımcılığın etkisi bir kişinin sırtına vurulmasından çok daha ağırdır. Jessie’nin kendisini ayrımcılığa maruz bırakan bir kişiyle konuşma çabası haksız olarak nitelendirilemez.

“Biz çılgın değiliz sadece yılgınız.” Stan Laurel

Mahkeme translara yönelik ayrımcılığın yukarıda bahsedilen sonuçlarının farkındalığıyla kamusal hayatın aktörleri olarak birbirimize karşı sahip olduğumuz sorumlulukları hatırlatır ve Gobelle ile müdürlerin sorumluluklarını ayrı ayrı inceler. Yasa’nın istekli hedefleri, ayrımcılık suçu işleyen kişilerin eylemlerinden sorumlu tutulmasını gerektirir (Schrenk, 2015, BCHRT § 56). Zararların ve tazminatın tespiti, somut olayın bağlamına göre değişebilmekle birlikte üç temel faktör değerlendirmeye alınır: ayrımcılığın doğası, şikayetçinin sosyal statüsü ile kırılganlığı ve şikayetçide bıraktığı etki (Gichuru/Law Society of British Columbia No. 2, 2011 BCHRT 185). Jessie üç sebeple saldırıya açık bir konumdadır. Birinci sebep, işçilerin -işleri bağlamında- kendilerini ayrımcılığa maruz bırakmayı amaçlayanların tutsak seyircileri olmasıdır. İkinci sebep, transların yukarıda açıklandığı gibi sistematik bir marjinalizasyon, baskı ve eşitsizliğin muhatabı olmasıdır. Üçüncü sebep ise Jessie’nin içerisinde olduğu kişisel koşullardır. Bu şehre yeni taşınmıştır, ilk kez işyerinde açık kimliğiyle çalışacak olmanın endişesini taşımaktadır, sağlık kuruluşları ve emlak da dahil olmak üzere birçok alanda zorluklarla karşılaşmıştır, 32 yaşına kadar rol yaparak yaşamış olmanın ağırlığını hissetmektedir ve restoranda yaşadıkları, trans deneyimi yaşayan bir transın oldukça uzun olan travmalar zincirinin yalnızca bir kısmıdır. Gobelle ve diğerleri 32 yıllık bu deneyimin aktif eylemleriyle sorumluları olmasalar da tüm bu silsile ve gerçekliğin farkında olmak ve gözetmekle yükümlüdür. Bu sebeple Jessie’nin yılgınlığından ve bir daha iş ararken yaşayacağı zorluklardan da sorumlu tutulmuşlardır. Onların ayrımcı davranışları Jessie’nin tekrar iş ararken yaşayacağı kaygıyı, açık kimlikli bir trans olarak yaşayabileceği zorlukların onda bırakacağı olumsuz etkiyi artırmıştır. Tüm bu koşullar dikkate alındığında Müdür Kingsberry, Müdür Buono ve Gobelle Jessie’nin onurunun, duygularının ve özsaygısının telafisi olarak toplamda 30.000 dolar tazminata mahkûm edilmiştir. Ayrıca çalışan politikalarına kişilere onların tercih ettiği zamirlerle hitap edilmesini zorunlu kılan bir madde eklenmesinin ve bütün çalışanların işyerinde insan hakları konulu zorunlu bir eğitim almasının gerekliliğine karar verilmiştir.

1 Trans kimlikler ikili olanlar ve olmayanlar şeklinde kategorize edilebilir. İkili translar, trans kadın ve erkeklerken ikili olmayan trans kimlikler cinsiyetsiz, akışkan, kuir vb. çeşitlik gösterebilir. Nonbinary yani naikili, ikili olmayan trans kimlikler için kullanılan şemsiye bir kavramdır. Nelson’ın cinsiyet kimliğinin genderfluid yani akışkan oluşu, onun ikilik dışında bir trans deneyimi yaşadığını ifade etmektedir.
2 Ableist ya da sağlamcı, engelli kişilere yönelik ayrımcılık içeren ifadeler için kullanılır.
3 Disfori, psikolojide derin bir huzursuzluk ve memnuniyetsizlik hissine karşılık gelir. Literatürde transların cinsiyet kimlikleri ve atanmış cinsiyetleri arasındaki uyumsuzluk sebebiyle yaşadıkları huzursuzluk ve zorlayıcı diğer hisleri anlatmak için kullanılmaktadır.
4 Cisgender, doğumunda kendisine atanan cinsiyetle hissettiği cinsiyeti uyumlu olan kişi.
5 Lynne Pearlman, “Theorizing Lesbian Oppression and the Politics of Outness in the Case of Waterman v. National Life Assurance: A Beginning in Lesbian Human Rights/Equality Jurisprudence” (1994).