Mal Sigortalarında Sigortacının Halefiyetine İlişkin Kanuni Düzenleme İhtiyacı

MENU

Mal Sigortalarında Sigortacının Halefiyetine İlişkin Kanuni Düzenleme İhtiyacı

Yazar: Ar. Gör. Yunus Altunışık

Sigortacının kanuni halefiyet hakkının esasen iki temel amacı vardır: Bunlardan ilki sigortalının geçekleşen zararından dolayı iki farklı kişiden de tazminat alarak zenginleşmesine engel olmak, bir diğeri ise zarar sorumlusunun sorumluluktan kaçınmasının önüne geçmektir.

Sigortacının halefiyet hakkının doğabilmesi için üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Öncelikli olarak sigorta şirketinin tazminat ödemesinin geçerli bir hukuki sözleşmeye dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Daha sonra sigortacı tarafından gerçekleşen zarardan dolayı sigorta tazminatının tam ve fiili olarak sigortalıya ödenmesi gerekir. Sigortacının sigortalısına karşı sırf aradaki ilişkileri iyi tutmak adına bilinçli bir şekilde yaptığı ve poliçe kapsamına girmeyen ödemeler halefiyet kapsamının dışında kalır. Son olarak ise sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı zarar sorumlularına karşı bir dava hakkına sahip olması şartı vardır. Söz konusu hakkın dayanağının kanuni, sözleşmesel veya hâksiz fiil olması durumu önem teşkil etmez.

Sigortacının kanuni halefiyet hakkını sigortalı aleyhine kullanıp kullanamayacağı hususunda da ne yazık ki bir kanuni düzenleme mevcut değildir. Böyle bir duruma genellikle eksik sigorta sebebiyle zararı kısmen karşılanmış olan sigortalının karşılanmayan bakiye zarar için zarar sorumlusuna başvuru hakkı olduğu, bunun yanında sigorta şirketinin de ödemiş olduğu tazminat sebebiyle zarar sorumluna karşı bir rücu hakkı olduğu durumda karşımıza çıkabilir.

Zarar sorumlusunun bu iki farklı alacak kalemine karşılamaya yeterli malvarlığı olmadığı veya sorumlu olduğu tutarın her iki alacağı da karşılamaya yetmediği durumlarda önceliğin kimde olacağı hususu da tartışmalıdır. Kanımızca böyle bir durumda öncelik hakkının sigortalıya verilmesi daha hakkaniyetli olacaktır. Zira sigorta kurumunun esas amacı sigorta şirketinin tazmin ettiği zararı her ihtimalde tekrardan alması değil, sigortalının zenginleşmesine engel olmak ve zarar verenin sorumluluktan kaçınmasının önüne geçmektir.

Sigortacının kanuni halefiyetine ilişkin rücu hakkının kimlere karşı ileri sürülebileceğine ilişkin yasal düzenlemelerde herhangi bir sınırlamanın getirilmemiş olması bazı sorunlu durumlara sebebiyet vermektedir. Başkası lehine yapılan sigortalarda meydana gelen zararın sigorta ettirenin kusurlu hareketi ile ortaya çıkması hali bu duruma örnek teşkil eder. Bu durum değerlendirilirken sigorta ettirenin menfaat durumu tespit edilmeli ve eğer ki söz konusu zararın gerçekleşmemesinde bir menfaati var ise aleyhine rücu hakkı kullanılamamalıdır.

Sigorta şirketinin halefiyete dayalı rücu hakkının sigortalının yakınlarına karşı ileri sürebilmesi durumu ise bir diğer sorunlu durumu ortaya koymaktadır. Sigortalının yakınları deyiminden sadece kişinin yakın akrabalık ilişkilerinin bulunduğu kişiler değil, sigortalı ile aynı müşterek çatı altında aynı bütçeye katkı sağlayan kişiler anlaşılmalıdır. Sigortacının rücu hakkını bu kişiler karşı kullanması durumunda, sigortalıda zarara kısmen veya tamamen katlanmak durumunda kalacaktır. Böyle bir sonuç ise halefiyet kurumunun esas amacıyla bağdaşmayacaktır.

KAYNAKÇA

Kızılsümer, Bahar, Sigortacının Kanuni Halefiyetinin Şartları ve Sınırları, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2019
Omağ, Merih Kemal, Türk Hukukunda Sigortacının Kanuni Halefiyeti, 1. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2011
Yazıcıoğlu, Emine, “ TTK’nın Mal sigortalarında Sigortacının Halefiyetine İlişkin Düzenlemesi Hakıında”, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:6, Sayı:2, 2017, s.331-365